Dünyaya verilen müthiş demokrasi dersi!

Epey uzun süredir tarihin kırılma zamanlarından birini yaşıyoruz...

Bunun sonucunda önce "Yeni Ortaçağ" yakıştırmaları yapılmaya başlandı... Siyaset alanında, bir yandan faşizme doğru dümen çeviren Avrupa ülkelerini izledik, ardından siyaset literatürüne iki yeni sözcük girdi:

- Ilımlı Otokrasi!

Bizdeki karşılığı "Tek Adam rejimi!" Macaristan'da Viktor Orban'ın uzunca iktidarı sürerken, üzerine Arjantin'de Javier Milei iktidara geldi. Aşırı muhafazakar (siz faşist olarak okuyabilirsiniz) olarak bilinen Milei, iflah olmaz bir neoliberal ekonomi yanlısı, Arjantin Pesosunu kaldırıp yerine ABD doları getireceğini söyleyebilecek denli Amerikancı, Merkez Bankası'nın yanı sıra çevre, sağlık ve eğitim bakanlıklarını kapatacağını ilan edebilecek kadar geri kafalı ve hayalci bir başkan olarak şimdiden tarihe geçti!

O denli gerçeklerden uzaktı ki, "Komünistlerle başa çıkmadığı" için Brezilya ve Çin gibi Arjantin'in en büyük ticaret ortaklarıyla devletler arası ilişkileri durdurmak, bu ilişkileri özel yatırımcı ve işletmecilere bırakma hedefini bile açıkladı ve haliyle alay konusu oldu...

- Ancak diğer taraftan, otokrasi hayali yaşayan irili ufaklı ülke liderlerini de etkiledi!

"Tek adamlığa" heves etmek!

İrili ufaklı ülkeler derken epey sayıda ülkeyi kastediyorum aslında...

Avrupa'dan Latin Amerika'ya, Afrika'dan Asya'ya kadar bu hayalle yanıp tutuşan liderler olduğu da bir gerçek maalesef...

Daha geçenlerde, Putin'in Rusya'da yüzde 80, Mısır'da Sisi'nin yüzde 90 civarında oy alması doğal olarak bu çeşit bir yönetim arzusu ile dolup taşanları hem sevindirdi hem de yeni hayaller içine girmelerini sağladı!

- Bu ülkelerden biri de Türkiye idi açıkçası!

2017'de bir referandum, ardından bir seçimle geçtiğimiz "tek adam" rejiminin 6 yıl içinde ülkemizi ne hale getirdiğini, halkın nasıl yoksullaştığını, ekonominin nasıl kepazeleştiğini yaşayarak gördük. Diğer yandan ise gericiliğin nasıl da cüretkarlaştığını, meydanlarda, adliye koridorlarında "şeriat isteriz" naralarının atıldığını, adında "milli" kelimesi bulunan eğitim bakanı sıfatlı muhterem kişiliğin "ÇEDES Projesi" adı altında tarikat ve cemaatlerin neredeyse ana okullarına kadar girmesine olanak tanıdığını da hep birlikte izledik...

İş o raddeye geldi ki, seçim sonrası yeni anayasa söylemleri ön sıraya geçiverdi...

- Rejimi pekiştirmenin, gerekli gördükleri değişiklik ve uygulamaları yapabilmek için kafalarındaki en doğru yol da buydu!

Millet "hayır" dedi!

Ancak Türk milletini hiç hesaba katmamışlardı...

10 ay önce Cumhurbaşkanlığını ve TBMM'yi oylarıyla Cumhur İttifakı'na veren millet, bu kez öylesine bir "