Gazzelilerle Mısır'da buluştuk

Gazze'den Mısır'a geçen hasta ve yararlıların bulunduğu ailelerle hem evlerinde hem de toplandıkları mekanlarda bir araya geldik. İki yıldır medyadan acılarına ve üzüntülerine en çok da hayran kaldığımız vakarlı duruşlarına şahit olduk. Olduğumuzu sandık. Acıyı yaşayan bilir. Bu söz çok doğrudur. Onlar kadar hissedemezdik, hissedemedik belki ancak onların yaralarını sarmak için gittiğimiz bu Mısır seferi hepimize büyük şeyler öğretti. Hayme Derneği kurucusu Zehra Yılmaz ve Gönüllü Ol Derneği kurucusu Abdullah Süfürücü ile başlayan bu yolculuğumuza kıymetli Musa hocamız Mısır'da bize eşlik etti. Şunu söylemeliyim ki; tıpkı Suriye'deki gibi Türkleri gördükleri anda yüzlerindeki ifadeleri bambaşka bir hal alıyor. En çok bizlere güveniyorlar bizlere inanıyorlar. Öyle ki geleceğimizi bildikleri için özel hediyeler bile hazırlamışlar. El işi çantalardan, aksesuarlara kadar o halleriyle bize minnettarlık ifadelerini sunmak istemişler. Hatta Zehra kardeşimizin üzüntüsüne dayanamayıp bize teselli olmaya çalıştılar. Elleriyle ördükleri çantalar ve o çantaların içinden çıkan teşekkür ve sevgi ifadesi satırlar bizi daha da bir etkiledi.

BİZ ONLARA ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ

İnsanlığı, pes etmemeyi, topraklarına sahip çıkmayı, izzet ve şerefle İslam'a nasıl sahip çıktıklarını bütün dünyaya ölerek gösterdiler. Kalanlar arkalarında bambaşka hikâyeler gidenlerse kalplere bambaşka hikâyeler bıraktılar. Elbette onlarınki okunacak birer kurgudan ibaret değildi, tamamen gerçekti. Dokunduk, dinledik, hissetmeye anlamaya çalıştık. Güçlü duruşlarına hayran kaldık. Biz onlardan çok şey öğrendik. Hayata çok fazla anlam yüklememek gerektiğini ve uğrunda gerekirse ölünecek bir inanç ile yaşamak gerektiğini öğrendik. En azından ben kendi adıma bunu söyleyebilirim.

SÖZLER DÜĞÜM DÜĞÜM

Beni en çok etkileyen ziyaretlerimizden biri bir aile babasının çaresizliğiydi. Gazze Cebaliye'de kardeşleriyle birlikte oturduğu bina bombalamada çöküyor. Kardeşleri ölüyor. Adamcağız ailesini kurtarıyor ve bir şekilde Mısır'a geçiyor. Bu arada antiparantez şunu da söylemeliyim ki maalesef her yerde olduğu gibi Filistin'de simsarlar var. Mısır'a geçebilmek için birilerine ciddi paralar ödemek gerekiyor. Yani bu işin yeraltı işini yapanlar tarafından bu ailemiz Mısır'a geçtikten sonra baba testis kanseri olduğunu öğreniyor. Önce ameliyat oluyor sonra tedavi başlıyor. Ancak Mısır'da Filistinlilerin çalışması yasak, maddi olarak neyi nasıl sağlayacak ki hem çocuklarını doyursun hem de sağlığıyla ilgilensin. Bir babanın bir erkeğin tüm bunları anlatırken çaresizce ağlaması beni yerin dibine soktu. Hani biz Müslümanlar bir vücudun azaları gibiydik Ne zaman duygularımız felç oldu Bu insanlara Mısır devleti, yönetimi neden yardım etmez Bir kez daha anladık ki Türk milletinin merhameti bambaşka.

HANGİSİNİ ANLATAYIM

Bombalamada gözlerini kaybeden 13 yaşındaki genç çocuk görme yetisini kaybetmiş. Ancak ameliyat ile düzelebiliyormuş haberini alınca sevindik. Diğer bir kızımız vardı adı Halime o da henüz 13 yaşındaydı ve o da bombalamada işitme yetisini kaybetmişti. Siz bu satırları okurken bu kızımızın işitme cihazı tedarik edildi ve kendisine ulaştırıldı. Küçücük çocuklar ellerini kollarını, bacaklarını kaybetmişler. Hangi birini anlatayım. Yetim ve öksüz kalışlarını mı Başlarında bir akraba ile Mısır'a geçip Türklerin yaptırdığı binalarda yaşama tutunuyorlar. Bir genç kızımız 23 yaşında bütün ailesini kaybetmiş boncuklu Filistin temalı anahtarlık, kolye, küpe, bileklik yapıp satıyordu. Biz satış için hazırladığı üç poşet aksesuarların hepsini eline nakit para geçsin diye satın aldık. Çok mutlu oldu. Ama gözlerindeki hüzün çok belliydi. Ben bu yolculuk boyunca onları kırarım diye çok korktuğum için çok sıkı sarılamadım. Biraz mesafeli durdum sanki. Keşke daha bir sıkı sarılsaydım. Bilmem belki bu benim yanılsamam. Öte yandan bir gerçek daha; bir genç kadın beş çocuğu ile oğlunun böbrek rahatsızlığı nedeniyle Mısır'a geçebilmiş. Ancak eşi ön saflarda İsrailli teröristler ile savaştığından yaralanmış ve Gazze'de kalmış. Bu ve bunun gibi kim bilir daha ne gerçekler var. Gerçekler çok daha fazlaydı. Bu satırlara sığdırmaya gücümüz yetmez. Biraz da fotoğrafların konuşmasına izin vermeliyim.

Gönüllü Ol Derneği Abdullah Süfürücü, Hayme Derneği Zehra Yılmaz,
Musa hoca, Ümit Gülbüz Ceylan

ONLARA SIKIŞMIŞLAR DİYORLAR

Mısır'a yaralı veya kronik hastalıkları sebebiyle geçmiş olan Gazzeliler bir daha topraklarına geri dönemediler. O yüzden de Mısır ve Gazze arasındaki bu hatlarda kalanlar sıkışmışlar olarak adlandırılıyorlar. Çünkü ne çalışabiliyorlar ne de doğru dürüst eğitim ve sağlık hizmeti alabiliyorlar. Sağlık hizmeti kalitesi Mısır'da çok düşük. Eğitim hakkından herkesin yararlanması da çok mümkün değil. Zaten maddi imkanlar yok. Ancak bağışçıların yardımları ile ayakta durabilen Gazzelilere en çok yardımın da Türklerden geldiğinin altını çizmek zorundayım.

Öte yandan Lübnan'da da önceki sürgünlerden dolayı mülteci kamplarında kalan sayıları yaklaşık 500bine yakın. Lübnan'da durum Mısır'dan daha acı. Sınırın dışındaki Filistinliler yok hükmündeler. Bir kimlikleri yok baraka evlerde yaşam mücadelesi sürdürüyorlar. Elektrik yok hatta elektrik hatları öyle derme çatma duruyor ki her sene onlarca çocuk cereyan akımına kapılıp hayatını kaybediyor. Filistin dışındaki bu Filistinliler ayrı bir başlık konusu ve kesinlikle dikkatle üzerinde durulması gerekiyor. İnsan olan herkesin etnik, dini, milli kökeni ne olursa olsun onurlu bir şekilde yaşam hakkı var. Siyonizm denilen bu örgütlü kötülüğün dünyamıza, nesillerimize, boğazımıza ve zihinlerimize uyguladığı soykırımdan acilen kurtulmamız artık zorunludur.

ŞOFÖRÜMÜZ GAZZELİ MAHMUD

Gazzeli Mahmud ailesi ile Mısır'a geçebilmiş. Hiçbir zaman otuz yaşını göreceğine inanmamış ama şu anda otuz bir yaşında. Bizi Mısır'ın içinde bütün yolları atlaya hoplaya kelle koltukta yetiştirdi sağ olsun. Onlar ölümü yendikleri için trafik kuralları gibi şeyler önemsiz geliyor. Halimize de gülüyordu haklı olarak. Bir kızı var şimdi eşi ikinci çocuğuna hamile. Bu arada un fabrikalarını da denetledik. Anlaşmalar yaptık. Çünkü ateşkes kararı alınır alınmaz içeriye öncelikle en önemli gıda maddesi olan unun girişi yapılacak. Siz bu satırları okurken İsrail son geçen yardım tırların arkasından Refah kapısını kapattığını ilan etti. Ben çok uzun süreceğini sanmıyorum. Yeniden bir şekilde o kapıların açılması gerçekleşecektir.

Editör

Siyonizmden kurtulma seferberliği

Artık kısır tartışmalardan kurtulmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Ateşkes sağlandı evet ama hala yer yer bombalamalar devam ediyor. Bu terörist ülkenin ipiyle kuyuya inilir mi Siyonizm denilen bu korkunç zihniyetin al aşağı edilmesi gerekiyor. En çok da Türkiye'nin bu Siyonizm ile bağını koparması gerekiyor. Çünkü Türkiye on senelerdir kılcal damarlarına kadar girmiş olan bu zehirle boğuşuyor. Ancak farkında bile değil. Bizde Siyonizmin adı açık açık konulamamıştır. Tanımlamaya kimsenin cesareti olamamıştır. Artık adına darbeler tarihi mi dersiniz, kurumların bir zümrenin elinde oyuncak olmasına mı dersiniz, resmi tarihin nesilleri iğdiş etmesi mi dersiniz ne derseniz deyin gerçek apaçık ortadadır. Siyonizm maalesef ülkemizde yüz senedir gizli bir şekilde tüm kurumlarıyla varlık göstermektedir. 15 Temmuz'dan sonra bu zihniyetten kurtulmaya çalışsak da tamamen temizlenmek hemen de mümkün görünmüyor. O yüzden hepimize büyük sorumluluklar düşüyor. Boykotu birinci sırada elden düşürmeden zihniyet dönüşümün gerçekleşmesi gerekiyor. Sivil toplum örgütlerinin bakanlıklardan proje yapmak için bütçe almak yerine 100 yıl sonraki toplumu oluşturacak şekilde uzun soluklu çalışmaların planlanması gerekmektedir. Bu noktada da akil kişilerin, bilgelerin devreye girme zamanıdır artık. Kutlu bir nesil yetiştirmek ve Siyonizmin pençesinden kurtulmak için acilen liyakati gözeten bir sistemin devreye girmesi gerekmektedir. Aksi halde bu habis sistemden; Siyonizmden kurtulmak mümkün değildir.

Bayburt Postası'ndan haber var! (Doç. Dr. Işıl İlknur Sert)

Ülkemizde bölgesel çaptaki çalışmaları ön plana çıkaran yerel basın aslında bize bizi ne kadar saf bir dille anlatıyor, değil mi Kaçımız bu saf dile kulak veriyor acaba Yerel basında yazan yazarların kitaba, okumaya, kütüphaneye bakışı da bir başka. Bu konuda nerede bir etkinlik olsa haber yapan yerel basın aslında haberleriyle ulusal basını da besliyor.

Bu anlamda ulusal basından yerel basına bir selam vermek çok güzel. Yerel basın örneklerinden biri olan Bayburt Postası, gezici kütüphane haberi yaparak dikkatimizi çekti ama geçmiş sayılarında kütüphanelerle ilgili çok sayıda haber de bulunuyor.