Kral'ın gözdesi...

Oyuncu-yönetmen Maıwenn son çalışmasında zekâsı, muzip kişiliği ve çekiciliğiyle Kral XV. Louis'nin metresi olan Jeanne du Barry'nin öyküsünü perdeye taşımış. Bu yıl Cannes'ın açılış filmi olan yapım, Johnny Depp'i eski eşi Amber Heard'le yaşadıkları fırtınalı mahkeme sürecinin ardından ilk önemli rolünde karşımıza getiriyor.

Yakın bir zaman önce 'Napolyon' vasıtasıyla uğradığımız Fransız tarihine ve Versailles Sarayı'ndaki şatafata yeniden dönüyoruz. Ridley Scott'ın filmi giyotine teslim edilen Marie Antoinette sonrasında yani 'Devrim'in artçılarında dolaşıyordu, haftanın yenilerinden 'Jeanne du Barry' ise daha erken bir zaman dilimine, XV. Louis dönemine uzanıyor. Yönetmenlik kariyerinde daha çok 2011'de Cannes'da 'jüri ödülü' kazandığı 'Polis'le (Polisse) tanınan Maıwenn'in yönetip ana karakterini kendisinin canlandırdığı film, taşrada iyi yetiştirilmiş, daha sonra Paris'e giderek başkentin zevk ve sefa ortamında sivrilmiş, peşi sıra hayatını Fransız Sarayı'nda Kral'ın metresi olarak sürdürmüş tarihi bir kişiliğin öyküsünü perdeye taşıyor.

Bu 'seks işçisi Kral'ın dikkatini elbette önce gece hayatındaki şöhretiyle çekiyor ama sonrasında aralarındaki çekimin gerçek odağı; Jeanne'ın XV. Louis'nin son derece resmi, mesafeli, soğuk sınırlarda biçimlenen gündelik rutinine kattığı neşe, hareketlilik ve muziplik oluyor. Karısı hasta yatağında yatarken Kral'ın hayatla bağını alt sınıftan gelen, her şeyi tiye alan, sarkastik kişiliğiyle ilgi odağına dönüşen bu kadın sağlıyor adeta.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Yönetmen ve oyuncu olarak günümüz Fransız sinemasının önde gelen profillerinden biri olan Maıwenn'in yukarıda konusunu aktardığımız bu son adımı, bu yılki Cannes Film Festivali'nin açılış filmiydi. 'Jeanne du Barry'yi beğenenler oldu ama genelde çok iyi eleştiriler almadı; kimileri kötü, kimileri vasat buldu, bazıları da MeToo çağında karikatürize bir portre olarak değerlendirdi.Depp'le başrolü paylaşan ve filmi yöneten Maıwenn senaryoya da ortak.

Filmin bir başka özelliği de eski eşi Amber Heard'le mahkeme salonlarından tüm dünyaya taşan olaylı sürecin ardından ilk hacimli rolüyle Johnny Depp'i karşımıza çıkarması. Amerikalı aktör film boyunca dönem kostümleri eşliğinde gezinirken XV. Louis'de kötü bir performans ortaya koyduğunun altını çizen bazı eleştirmenler ancak Kral'ın çiçek hastalığına kapıldığı bölümde yüzüne ifade geldiğini yazmışlar!

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Sofia Coppola'dan ilhamla

Bana sorarsanız Maıwenn'in yapıtı Wikipedia'daki 'Jeanne du Barry' maddesini birkaç ilgi çekici sahne, geniş perspektiflerle çekilmiş saray kadrajları, tarihsel kostümler ve 'yer yer başarılı' notu düşülecek performanslar eşliğinde görselleştirmiş. Senaryonun da kimi yerlerde hicivlerle süslü olduğunu belirtmeliyim... Ne kadar başardığı tartışmalı elbette ama yönetmenin, kendisinin hayat verdiği gerçek karakter eşliğinde cazibesi, zekâsı ve mizaha yatkın kişiliğiyle sınıfsal katmanları aşarak sarayda kendine yer edinen bir kadını, tarihin tozlu sayfalarından çekip çıkararak günümüz seyircisinin hafızasında yer edinmesi için çaba harcadığı iddia edilebilir. Kral ve Jeanne birbirlerini seviyorlar ama ortada bir tutku olduğu söylenemez, Maıwenn'in Teddy Lussi-Modeste'yle kaleme aldığı senaryo da zaten ikili arasındaki bağı özellikle Kral'ın saray içindeki yalnızlığı üzerinden yansıtıyor.
Filmi izlerken aklınıza Sofia Coppola'nın 2006 tarihli 'Marie Antoniette'i geliyor. Ki Maıwenn de söz konusu yapımdan etkilendiğini ve orada Asia Argento'nun canlandırdığı Jeanne du Barry karakterini perdede göründüğü an büyülendiğini belirterek "Kendi filmimin de masal gibi olmasını istedim" demiş. Sinemada çok daha iyi anlatılmış, daha çarpıcı öykülere sahip masalları izlediğimi(zi) belirterek son noktayı koyayım...
Gülmedi talihim...

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

7 yaşındaki kardeşinin ölümünde kendisinin hatalı olduğu düşüncesiyle yaşadığı vicdan azabı ve bu vakaya bağlı travmatik bir geçmiş... Sonra teyzesinin kızıyla evlilik, peşi sıra onu ve oğlunu geride bırakarak İstanbul'daki müzik âleminde kendisine gelecek arayışı. Menajeriyle aşk, ikinci evlilik ve Adana'daki eski eşiyle artık büyümüş durumdaki oğluna ilişkin yeni bir vicdan azabı süreci. Nihayetinde de vücudunu teslim alan acımasız bir hastalık. 'Murat Göğebakan: Kalbim Yaralı', biyografik bir yapım. 2014'te aramızdan ayrılan müzisyenin öyküsünde dolaşıyor ve hayatındaki dramatik virajlara uğruyor. Ali Akyıldız imzalı film acıları perdeye taşıyor ama karakterin müzikle ilgisi konusunda fazla kapalı. Karakter neden müziğe ilgi duyuyor, bestelerini hangi motivasyonla yapıyor, niye insanlar tarafından seviliyor; bunlar biyografide yok. Karşımızda daha çok eski Yeşilçam usulü bir melodram var. Ama film tercih ettiği yolda da aksaksız ilerliyor. Burak Sevinç'in çizdiği portre ne kadar Murat Göğebakan'ı yansıtıyor bilemem ama performansı karakteri doldurmakta, inandırıcı kılmakta başarılı...