Buyruk!

Sayın Cumhurbaşkanı'nın politikalarını seversiniz sevmezsiniz. Konuşmalarını tutarlı veya tutarsız bulursunuz

Ama bir şeyin hakkını vermenizi beklerim.

Kendileri o an içinden ne geçiyorsa, geçtiği gibi söylüyor.

Seçim gezileri kapsamında Adıyaman'da konuşmuş ve demiş ki "İstasyon talebiniz var. İçişleri Bakanıma da söyledim, Ulaştırma Bakanım da yanımda Ona da talimatı vereceğim, buyruğumu vereceğim. Bu sorunu da halledeceğiz." (822024)

Muhalefet buna bir kızmış ki ne kızmış. Ben korktum.

AK Parti'den ayrılan bir muhalefet lideri "buyruk" tabirine çok kızmış ve anında cevap vermiş ve demiş ki "Ne dedi dün, 'Buyruğumdur.' Bir sonraki seçime kadar; artık bu hadsizlik, bu hukuksuzluk; 'Ben dedim oldu, ben yaptım oldu' anlayışı nereye kadar gidecek, bilmiyorum" demiş. (922024)

Bu buyruk meselesi yeni bir hikâye değil.

Sayın Cumhurbaşkanı eskiden "hayalimi derdi, bakanıma talimat verdim" derdi.

Şimdi de hayallerini büyüttü ve talimatlarını buyruğa çevirdi.

Bence bu kavramların aralarında hiçbir fark yok.

Nasıl mı

Gelin bir bakalım.

YÜKSEK PLANLAMA KURULU

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) iki ana birimden oluşurdu.

Birincisi ülkedeki önemli meseleler hakkında karar veren Yüksek Planlama Kurulu (YPK). İkincisi de YPK'nın sekretarya işlevini gören DPT Müsteşarlığı.

YPK'nın görevi, ekonomik, sosyal ve kültürel politika hedeflerinin saptanmasında Bakanlar Kuruluna yardımcı olmak, saptanan esaslar çerçevesinde hazırlanacak plan ve programları Bakanlar Kuruluna sunulmadan önce saptanan hedeflere uygunluk ve yeterlik derecesi açısından incelemekti.

YPK'nın diğer bir görevi de KÖİ projelerinin yapımına ön onay vermesiydi.

Öncelikle kuruluşlar ön fizibilite raporlarını hazırlayacaklar. DPT Müsteşarlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlıkları fizibilite raporlarına görüş verecekler. YPK da bu görüşlere göre ön onay verecek veya vermeyecekti.

Şaka şaka. Bütün bu anlattıklarım kanunda yazan ama uygulamada ciddiye alınmayan süreçlerdi.

2009-2013 yılları arasında Cumhuriyet tarihi boyunca sözleşmesi imzalanan KÖİ projelerinin 80'ine yakınına onay veren YPK üyelerinin bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum izninizle.

Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı. Bildiniz.

DPT'den sorumlu Devlet Bakanı. Bildiniz.

Maliye Bakanı.Bildiniz.

Sanayi ve Ticaret Bakanı. Bildiniz.

Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı. Bilmesiniz de olur.

2018 yılında geçilen yeni yönetim rejiminde YPK kapatıldı ve her alanda olduğu gibi bu yetkiler Sayın Cumhurbaşkanına devir edildi.

Değerli okur bu bilgiler aklınızda dursun ve konumuza devam edelim.

MEGA PROJELER

Sayın Genel Başkan itirazında "hukuksuzluk" nidasında bulunmuştu ya.

Gelin bu meseleyi biraz açalım.

Nasıl mı

Bu hukuksuzluk nidaları yeni değildir.

Yıl 2005. Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa ek bir madde eklendi.

Bu maddeyle bugün şehir hastaneleri olarak bilinen tesislerin yapılmasına olanak sağlandı.

O zaman DPT'deydim. İmza yetkisi olmayan ama bilgisi ve vicdanı olan uzmanlar olarak "böyle muğlâk düzenleme olmaz iyi bir hazırlıkla ayrıntılı bir düzenleme yapalım" dedik.

Biz kimdik ki

Hizmete engel olmaya çalışan bürokratik oligarşi. Yıllık izin formunu dahi tek başına imzalayamayan oligarklar.

Kim dinler bu ayak bağlarını.

Ortaklıkta gezdirilen metin kuruluşlardan görüş alınarak Kanun Tasarısı olarak Başbakanlığa gönderilecekti. Oradan da yasalaşması için TBMM'ye.

Hizmete engel olmaya çalışan oligarşiye bir Şeytan Rıdvan çalımı atıldı ve metin AK Parti milletvekillerinin imzasıyla Kanun Teklifi olarak TBMM'ye sunuldu.

Bu düzenlemenin yönetmeliği 2006 yılında çıkarıldı. İzleyen yıllarda da ihalelere çıkıldı.

Derken devreye Türk Tabipler Birliği devreye girdi.

Ankara Bilkent ve Etlik ile Elazığ şehir hastaneleri ihalelerinin şartnamelerini ve bu şartnamelerin dayanağı olan yönetmeliği Danıştay'a taşıdı.

Öyle ya şartname yönetmeliğe, yönetmelik kanun maddesine ve kanun maddesi de Anayasa'ya aykırıydı.

Dikkatinizi çekerim, söz konusu olan sıralı ve düzenli aykırılıktır.

Değerli okur, idarelerin taraf olduğu sözleşmeler "idari sözleşmedir."

Sağlık Bakanlığı idaredir. Bu bir.

İdari sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklar "idari yargıda" çözülür. Bu iki.

Anayasa'ya göre sadece ama sadece "TBMM idarelerin ne tür yatırım ve hizmetlerin özel hukuk sözleşmesiyle yürütüleceğine kanunla karar verir." Bu da üç.

Şimdi gelelim sadede.

Kanunda şehir hastanelerinin özel hukuk sözleşmesiyle yürütüleceğine ilişkin bir düzenleme yok.

Ama yürütme yasamanın onay vermediği halde, yönetmelikle sözleşmelerin özel hukuka göre yürütülmesine karar vermiş.

Biliyorsunuz. YPK kararlarına göre şehir hastaneleri tamamlandığında mevcut hastaneler kapatılacak.

Şehir hastaneleri büyükşehirlerde yapılacak.

Kapatılacak hastanelerin arsalar yüzük taşı gibi değerlidir.

Bakanlık Yönetmelikte düzenleme olmadığı halde, şartnamelerde kapatılan hastanelerin arazilerinin AVM ve lüks konut yapmaları için ihaleyi kazanan yüklenicilere devir edilmesine karar vermiş.

Gençliğimin hit şarkısında söylendiği gibi;

"Yaşamak çok pahalıymış,
Yeni zamlar sıradaymış
Umurumda mı dünya.."

Siz bunu umurumda mı mevzuat diye de çevirebilirsiniz.

Danıştay bu iki konuyu görmüş.

El artırmış ve Kanun Anayasaya aykırı olabilir endişesiyle inceleme için AYM'ye taşımış.

Çünkü tek bir kanun maddesiyle çok yönlü bir konunun düzenlenmesinin sakıncaları varmış.

Değerli okur, bürokratik oligarşiye bir de yargı oligarşisi eklendi iyi mi

Peki, bu sıralı ve düzenli hukuka aykırılık süreçlerine onay veren YPK kararında kimlerin imzası vardı.