Mazlumların sesi: Türkiye'nin vicdan coğrafyası

Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti, tarih boyunca olduğu gibi bugün de bir vicdan terazisi üzerinde duruyor. Bu terazi, önce kendi milletinin ihtiyaçlarını tartıyor; ardından gözünü, sınırları aşan mazlumlara, sömürülen topraklara çeviriyor. Temel önceliğimiz nettir: Halkımızın dayanışma duygusunu istismar ettirmeden, ülkesi içindeki ihtiyaç sahiplerine ulaşmak. Bu, milli onurumuzun gereğidir.

Yardımlaşma ve dayanışma, bu topraklarda mayalanmış en güçlü duygudur. Ancak bu soylu duygu, kötü niyetli kişi ve kurumlarca istismar edilmemelidir. Devletin ve sivil toplumun birinci önceliği, yardımların şeffaf bir şekilde gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşması olmalıdır. Kendi insanımızın yüzü gülmeden, dışarıya uzanan elimiz tam güçle uzanamaz.

Biz Niye Oralardayız
Peki, Türkiye sınırların dışına neden bu kadar güçlü bir el uzatıyor Asya'dan Balkanlar'a, Türk Cumhuriyetlerinden Afrika'ya uzanan yardım faaliyetlerimizin temelinde sadece vicdan değil, stratejik bir derinlik de yatıyor.
Sömürüye Karşı Uyanış: Türk halkının yardımları, sömürülen ülkelerin ve halkların uyanışına vesile oluyor. Kaynakların ülke içinde kalması, bu coğrafyaların kalkınmasının ve kendi ayakları üzerinde durmasının önünü açıyor. Türkiye, bu uyanışın lokomotifliğini üstleniyor.
Kazan-Kazan Formülü: Afrika'da petrol ve gaz arama çalışmalarına sağlanan katkı gibi faaliyetler, hem ilgili ülkeye kalkınma imkanı sunuyor hem de Türkiye bütçesine yeni kazanımlar elde edilmesini sağlıyor. Bu, sadece yardım değil, sürdürülebilir bir iş birliği modelidir.

Tarihin Sesi: Suriye, Musul ve Kudüs
"Biz niye Suriye'deyiz Musul ve Kerkük'le neden dertleniyoruz" soruları, yalnızca siyasetin değil, tarihin de sorusudur. Düne kadar Osmanlı coğrafyası olan bu topraklar, kültür ve akrabalık bağlarımızla ayrılmaz bir bütündür. Orada kalan dedelerimiz, akrabalık bağlarımız ve binlerce yıllık ortak geçmişimiz, bu coğrafyalara sırt çevirmemize engeldir.
Hele ki Kudüs... Tüm Müslümanların kutsalı olan Kudüs'e sahip çıkılmadığı zaman, diğer hiçbir siyasetin ve mücadelenin anlamı kalmayacaktır. Kutsalımıza sahip çıkmak, inancımızın ve kimliğimizin gereğidir.

İnsan Olmanın Kriteri: Mazlumun Kimliği Olmaz
Ukrayna Savaşı sırasında Romanya sınırında, mezhebi, ırkı ne olursa olsun, mağdur olan insanlara uzatılan yardım eli, bu milletin insanlık anlayışının en somut örneğidir. "Bizim orada ne işimiz vardı Müslüman değillerdi ki..." diye düşünmek, bize yakışmaz.