Ekim 2024'teki Bahçeli'nin çağrısı ile başlayan Terörsüz Türkiye süreci bir yol ayrımında mı CHP'nin komisyondan çekilmemesine rağmen Öcalan'ın dinlenilmesi noktasındaki muhalefeti CHP açısından bir 3. yol siyasete mi işaret ediyor Ve en önemlisi, komisyonda ayrışmaya neden olan bu tutum CHP açısından ne anlam ifade ediyor Sürecin başından bu yana en önemli hamlelerden biri sorunun çözümünü siyaset alanına taşımak ve siyaset üzerinden toplumsal desteği tahkim etmekti. Komisyonun, parlamentonun kahir ekseriyetini içeriyor olması hem riski dağıtan hem de konu ile ilgili geçmişten kaynaklı endişe ve tedirginlikleri izale eden bir etki yaratıyordu.
Bu denli önemli bir konuda yol açıcı bir siyaset yerine, bazı toplumsal kesimlerde var olan eleştirileri dikkate alarak statükoyu sürdürme siyaseti CHP açısından bir yol ayrımına işaret ediyor. Öyle ki CHP kısmen de kendi kitlesinin tazyiki ile siyasetin netameli konularında alan açıcı bir pozisyon takınmak ve bu durumun Türkiye'nin geleceğine katkısı üzerine pozitif bir anlatı ortaya koymak yerine klasik ve doktriner çizgisine dönme eğilimi yaşıyor. Oysa CHP son on yılda daha revizyonist bir siyaset tarzı ile dışa açılma ve iktidara namzet olduğu iddiasını pekiştirme siyaseti yapıyordu.
CHP'nin komisyon tartışmalarındaki kararı, CHP açısından bir yol ayırımı hiç kuşkusuz. Nitekim yıllardır geniş kitlelere ulaşma motivasyonu ile hareket eden partinin bu konudaki tutumu, partinin bütününü yansıtan bir karar da değil. Öyle ki komisyonda bu konunun oylanacağının açıklanmasının ardından CHP'nin komisyon üyelerinin önemli bölümünün bu dinleme faaliyetine sıcak baktığı biliniyordu. Benzer biçimde parti içinden de bu durumun sürece katkı sağlayacağı ve tıkanan bazı alanları açacağı varsayılıyordu. Nitekim Cumhur İttifakının bu konudaki tutumu, dinleme faaliyetinin hemen ardından oluşabilecek olası pozitif senaryoları gündeme getirmekti. Özellikle Suriye sahasındaki mukavemet ve belirsizliklerin yanı sıra SDG'ye İsrail'in etki etme olasılığını ortadan kaldırma gibi olası senaryolar, dinleme sonrasındaki beklentiler arasında.
3. YOL
Komisyon açısından bir yol ayrımı olmasa da CHP açısından bir yol ayrımı hiç kuşkusuz bu durum. CHP'yi bu kararından ötürü bir 3. yol siyaset geliştirdiği iddiasıyla taltif etmek hiç kuşkusuz 3. yol'un kodlarını bilmemek demek. Özünde kapsayıcı bir model sunan 3. yol, sıkışmışlığı aşmak ve yeni bir siyaset tarzı üretmek anlamına geliyor. Halbuki CHP, bu konuda yeni ve kapsayıcı bir siyaset yerine kodlarına dönen ve kendini aşmakta zorlanan bir çizgiyi sahiplenmeyi tercih etmiştir.
CHP'nin kısmen kendi kitlesi kısmen de kendisine etki eden elitler üzerinden bir sıkışmışlık yaşadığı çok açık. Ya yeni bir yol ya da statükoyu sürdürme ikiliğine sıkışan CHP, kendi geleceği açısından bir karar vermek zorunda. CHP tarihine bakıldığında zaman zaman bu yol ayrımlarının iyi yönetildiği süreçler de olmuştur. Önemli ölçüde 2. Dünya Savaşı sonrasındaki liberal hava ve dış tazyikin de etkisiyle tek parti iktidarının klasik kodlarından taviz vermek zorunda olan İnönü, 1946 sonrasında önemli adımlar atmıştır. 12 Temmuz beyannamesi ile görece liberalleşen siyaset alanı söylem düzeyinde de kapsayıcı olmuştur. Recep Peker gibi tek parti iktidarının kendisinde tecessüm ettiği bir isim bile 1947 yılında İstanbul Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşmada CHP'nin kapsayıcı bir siyaset geliştireceğini vadetmiştir. 1947 tarihli konuşmada Peker: "Yurdumuzun bazı parçalarında oturan ve Kürtçe konuşan vatandaşlarımızı da sevgi ile göğsümüze basıyoruz. Irkçı milliyetçilik tamamen anti demokratiktir, irredantisttir ve emperyalisttir".

5