DEM ve Yeniden Refah'ın kararları İstanbul'u nasıl etkiler

Yerel seçimler Türkiye'nin hemen her yerinde kendine özgü heyecanlar yaratsa da tartışmalarda bazı iller daha fazla ön plana çıkmaktadır. Bu yönüyle İstanbul üzerine yapılan tartışmalarda zaman zaman Türkiye'nin genel siyasetine atıflar yapılmakta ve İstanbul ölçeğini aşan konular gündeme gelmektedir. İstanbul denkleminde yapılan tartışmalarda iki tercihin ön plana çıktığı görülmektedir. Birinci tercih, Yeniden Refah'ın birçok şehirde olduğu gibi İstanbul'da da aday çıkartıyor oluşu. Yeniden Refah'ın bu kararı, hiç kuşkusuz Cumhur İttifakı adayı olan Kurum nezdinde olumsuz bir etki yaratacaktır. Nitekim partinin Kurum'u destekleme kararı ya da seçmeni kendi iradesine bırakması durumunda, Kurum lehine bir sonuç çıkması oldukça kuvvetli idi. Nihayetinde söz konusu seçmen kitlesi, henüz Saadet Partisi'nin seçmeni kadar AK Parti'ye mesafe geliştirmemiş ve ideolojik olarak önemli bir ayrışma yaşamamıştır. Fakat gelinen noktada, parti ve seçmenin arasındaki kuvvetli bağ düşünüldüğünde, ilan edilen aday lehine bir seferberlik oluşması gerçekçi ve kuvvetli bir senaryo.DEM'IN DEMIRTAŞ KARARIİstanbul denkleminde ilkine oranla daha fazla tartışılan ikinci tercih ise DEM'in Başak Demirtaş'ı aday göstermemiş olması. Uzunca bir süredir gündemde olan Demirtaş'ın neden ve hangi gerekçelerle aday gösterilmediğinin, İstanbul seçimlerinin ötesinde bir anlam taşıdığı açık. Fakat sadece İstanbul üzerine düşünüldüğünde, Demirtaş'ın aday olması durumunda, İmamoğlu aleyhine bir durum oluşacağı çok açıktı. Hatırlayacak olursak, 2019'da HDP'nin aday çıkartmaması Millet ittifakı adaylarının lehine bir sonuç alınmasını kolaylaştırmış ve birçok büyükşehir belediyesi bu yolla kazanılmıştır. Bu nedenle denklemde söz konusu siyasi çizgiye mensup olan Demirtaş'ın aday çıkartılması durumunda, 2019 koşullarının tamamen ters yüz olacağı bir vasat ortaya çıkacaktı. Fakat bugün DEM'in farklı bir aday tercihiyle Demirtaş'ı paranteze alması, henüz tam olarak netleşmese de İmamoğlu açısından en kötü senaryonun ortadan kalktığına işaret etmektedir. Seçimlere doğru DEM ve adayının nasıl bir seçim çalışması yapacağı, seçmenine hangi mesajları vereceği ve teşkilatlarını mobilize edip etmeyeceği, bu senaryonun sarkaçtaki yerini daha net tayin edecektir.Burada dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus da Demirtaş'ın adaylık sürecinden el çektirilmesinin sadece İmamoğlu üzerinden analiz edilemeyeceğidir. Demirtaş'ın adaylığını açıklaması süreci ve yaşanan gelişmeler, DEM'in temsil ettiği siyasi gelenekte ciddi çatışmaların yaşandığını göstermektedir. Nitekim, adaylığın tartışmaya açıldığı ilk evrede Demirtaş'a partiden cılız bir destek dile getirilmiş ve sürecin değerlendirilmeye alındığı ifade edilmiştir. Fakat parti içerisinde yapılan tartışmalarda, Demirtaş isminin ön plana çıkmaması yönünde bir iradenin varlığı da açık biçimde görülmektedir. Öyle ki partiden bazı yetkililerin, Demirtaş'ın İstanbul adaylığı ile ilgili sorulan sorulara, parti aday havuzunda Demirtaş'tan çok daha güçlü isimler olduğu ve bu nedenle kararın partinin yetkili organlarında yapılan müzakereler sonucunda alınacağını ifade etmeleri, bunu destek-lemektedir.Buradaki en önemli soru şu: DEM tarafından adaylığı açıklanan Meral Danış Beştaş, gerçekte Demirtaş'tan daha etkili bir aday mı Bu sorunun cevabı, tartışmaların sadece İstanbul seçimleri olmadığı gerçeğini de bizlere göstermektedir. Buradaki kastım, DEM'in müzakere ya da karar alma organlarındaki istişareler üzerinden demokratik meşruiyet atfetmeye çalıştığı olgunun aslında gerçekliğe tekabül etmediği ve bu tür süreçlerde örgütün partiyi domine ettiğidir. 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında örgütün Demirtaş'ı silikleştirmeye dönük çabalarına bu açıdan bakıldığında daha anlamlı