Bölgesel düzen ve İsrail tehdidi
Düzen konusu devlet ve devlet üstü yapıların en önemli önceliklerinden olmuştur. Egemen bir devlet hem iç hem de dış tehditlerden azade bir düzen tesis etmeli ve egemenliğini başka bir aktör ile paylaşmamalı. Son dönemde yapay zeka ve sosyal medya şirketleri gibi bağlamları ile teritoryal düzlemi de aşan egemenlik tartışmaları, devletler açısından beka meselesidir. Bu nedenle devletler egemenliklerine aykırı olan her türlü eylemi bertaraf etme hakkına sahiptir.
Son dönemde İsrail'in Gazze ile başlayan Lübnan ve İran ile devam eden saldırıları açık bir egemenlik ihlalidir. Sınır ötesi saldırı ve operasyonları meşru olmayan gerekçelerle tanzim eden İsrail, son olarak Suriye'de hava saldırıları yaptı. Hafta başı başlayan saldırılara kendisine müzahir Dürzileri gerekçe gösteren İsrail, bölge ülkelerin egemenlikleri açısından ne denli büyük bir tehdit olduğunu bir kez daha gösterdi. Güçten kaynaklı olarak her türlü istisna hakkının kendisinde olduğunu iddia eden İsrail, sadece İran ya da Suriye değil bütün bölgesel düzen açısından ciddi bir sorundur.
Hafta başı iç kargaşa çıkartmak suretiyle Suriye'nin bütünlüğünü tehdit eden İsrail destekli Dürzi gruplara yönelik Şara hükümetinin müdahalesi yerinde ve meşrudur. Devlet, aynı zamanda düzenin tesisi adına şiddet kullanma tekeline sahip yegane aktördür. Muhtelif grupların silah ya da farklı yöntemlerle bu şiddet tekeline ortak olma ihtimali, düzen açısından çok büyük sorundur. Şara yönetiminin muhtelif kısıtlılıklara ek olarak bu tür meydan okumalara karşı gösterdiği tavır, Suriye'nin geleceği açısından oldukça önemli.
TÜRKİYE VE BÖLGESEL DÜZEN
Türkiye uzun süredir bölgesel düzenin tesisi açısından kritik bir rol oynuyor. Irak ile kalkınma yolu üzerinden inşa edilen projeksiyon, sadece iki ülke açısından değil bölgenin bütünü açısından önemli bir ivme yaratacaktır. Bu ölçüde, terörsüz Türkiye sürecine hem bölgesel yönetim hem de merkezi hükümetin önemli ölçüde destek vermesi, sürecin dışında kalan aktörlerin bölgesel düzene yönelik motivasyonunu da ortaya koymaktadır.
Diğer yandan Türkiye'nin 8 Aralık halk devrimine kadarki pozisyonunu devrim sonrasında sürdürmesi ve Suriye halkının yanında yer alması bölgesel düzen adına önemli bir husus. Nitekim Suriye'nin bütünlüğü ve üniter yapısı Türkiye'nin milli güvenliği açısından da kritik öneme sahip. 2016 sonrasında Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde inşa edilmek istenen terör devletine yönelik operasyonlarında olduğu gibi bugün de Suriye'nin bütünlüğüne yönelik herhangi bir adımda Türkiye doğrudan Suriye'nin bütünlüğünden yana pozisyon almaktadır.
Bölgede istikrar sonrasında ortaya çıkacak yeni düzen, İsrail'in tehdit algılamasındaki birincil önceliğidir. Egemenlikleri ile ilgili herhangi bir sorun yaşamayan ve bölgesel düzene katkı sağlayan her devlet, İsrail'in birincil tehdididir. Bu nedenle son dönemde terörsüz Türkiye sürecine yönelik sabotajlara dikkat edilmeli ve başta YPG olmak üzere bütün alanlarda teyakkuz hali devam ettirilmelidir. İsrail'in uzunca süredir YPG'yi himaye etme arayışı ve Dürziler üzerinden izlediği ayrılıkçı politikalar, bu tehdit algılaması ile doğrudan ilişkilidir.