Asimetrik savaş ve dezenformasyon

Uzunca bir süredir tartışılan ve her seçim döneminde farklı veçheleri ile karşımıza çıkan dezenformasyon konusu, ülkeler açısından bir ulusal güvenlik sorununa dönüşmüş durumda. Özellikle istihbari açıdan ciddi sorunlar üreten dijital platformlar, espiyonaj faaliyetleri açısından kritik öneme sahiptir. Son dönemde ABD-Çin ve Rusya-Ukrayna gerginliği üzerinden uluslararası alanda sıklıkla tartışılan enformasyon savaşları konusu, savaşın doğasında yaşanan paradigmatik dönüşümü de göstermektedir. Doğrudan dijital platformların kullanımı yoluyla manipülatif içerikler üretilmesi hiç kuşkusuz farklı açılardan tahribatlara neden olmaktadır. Örneğin pandemi döneminde Koronavirüs başta olmak üzere sürecin yönetimine dair üretilen dezenformasyonlar, sağlık yönetimi açısından ciddi krizler üretmişti. Bahse konu dönemde, Çin'in Tayvan gerilimini kendi lehine şekillendirmek ve Rusya'nın Avrupa kamuoyunu yönlendirme girişimlerine yönelik iddialar, sıklıkla gündeme geliyordu. Tayvan Devlet Başkanı Tsai Ing-wen ve dönemin Slovakya Başbakanı Peter Pellegrini ile ilgili iddialar en başat gündemler arasında idi. Özellikle seçim dönemlerinde yoğun biçimde kullanılan dijital platformlar, seçmen davranışını etkileme adına önemli bir işlev üstlenmektedir. Araçsallaştırılan bu mecralar üzerinden gerçekçi olmayan veri ve iddialar politik ortamın zehirlenmesine neden olmaktadır. Örneğin son yıllarda ciddi bir itibar krizi ile karşı karşıya kalan kamuoyu araştırma şirketlerinin ürettiği manipülatif veriler, seçmenlerin tercihlerine doğrudan etki yapabilmektedir. Belirli bir amaca matuf olarak üretilen bu tür verilerin yarattığı tartışma, kısmen niyet edilmemiş sonuçlar ortaya çıkartsa da demokratik zeminin inşası açısından ciddi tahribatlar yaratmaktadır. 14 Mayıs seçimleri öncesinde ürettiği verilerle ciddi bir infiala neden olan bazı kişi ve kurumların benzer bir çabayı 31 Mart öncesinde gösterdikleri çok açık.Yabancı Öğrenciler ve Gazze HassasiyetiSon günlerde Türkiye kamuoyunu etkilemeye dönük iki manipülasyonla karşı karşıya kalınmıştır. Bir tanesi, Türkiye'nin özellikle son dönemde geliştirdiği küresel diplomasi atağının bir yansıması olan uluslararası öğrenci hareketliliğinin hedef alınması. Karabük Üniversitesi üzerinden Afrikalı öğrencileri hedef alan sosyal medya paylaşımlarının iki yönlü bir hedefi olduğu açık. Birincisi, Türkiye'nin uzunca bir süredir üzerinde çalıştığı ve önemli ölçüde başarılı olduğu uluslararası öğrenci hareketliliğidir. Buradaki maksat, Türkiye'ye gelen öğrencilerin sağlıklı bir yükseköğretim hizmeti almalarını engellemek ve ilgili öğrenci kitleye karşılık toplumsal bir karşıtlık üretmek. Türkiye'nin hem küresel diplomasisi hem de ekonomik hacmi açısından büyük önem arz eden yabancı öğrencilerle ilgili yapılan dezenformasyonların ikinci amacı ise 31 Mart seçimleri öncesinde seçmenler nezdinde negatif propaganda yapmak.Halbuki son yıllarda Türkiye'nin Afrika ile geliştirdiği yoğun diplomasi, ikili ilişkilerin kültürel ve ticari hacmini doğrudan etkilemiştir. 2005 yılının "Afrika Yılı" ilan edilmesinin ardından bugüne değin hem ticari hem de diplomatik alanda yeni kanallar inşa edilmiştir. 43 büyükelçiliğin önemli bir bölümünün 2000'lerden sonra açılmış olması gelinen noktayı göstermektedir. Son 20 yılda, Türkiye'nin ticaret hacminin kıtanın genelinde yaklaşık beş kat kimi bölgelerde ise on kata yakın bir artış sağlaması da bu yoğun diplomasinin bir ürünüdür. Sadece Afrika değil diğer ülkelerden gelen öğrencilerle kurulan sıcak ilişkilerin orta-uzun vadede Türkiye'nin küresel diplomasisinde önemli bir etki yaratacağı aşikar.İkincisi ise son günlerde dolaşıma sokulan ve Filistin hassasiyeti