Nasıl oldu, nasıl geçti anlamıyor insan. 2025'e geldik. Baştan söyleyeyim zaman insan için bir vakitten sonra doludizgin ilerliyor. Gaza basıyor adeta. Hadi daha açık ifade edeyim 40'tan sonra baş aşağı gidiyor. 70'te yavaşlıyormuş diyorlar. Göreceğiz.

2000 ilginçti mesela. Rakamsal yani sembolik bir ilginçlikten söz ediyorum. '2000'! Başında iki sonunda üç sıfır yani. Yüzlerce belki de binlerce haber yapılmıştır 2000 yılına girerken. Ben de hayli haber yaptım.

Ne çok kullandık ve işittik şu giriş cümlesini;

'Yıl olmuş iki bin sen hala...'

Sonra yıl oldu 2020! Ama 'yıl olmuş iki bin yirmi...' diye söze başlamadı kimse. Alıştı.

Türkiye için 2023 ilginçti mesela. Yüzüncü yıl. Erdoğan yıllar öncesinden 2023 hedefi koyarken o hedefin bu kadar çabuk gelip geçeceğini hesap etmiş midir acaba Al sana 2025.

Yirmili yaşlarda bir gencin geleceğe dair planlamalarıyla altmışlı yaşlardaki birininki aynı olabilir mi Mümkün mü

15 Temmuz işgal girişimi 2016 yılındaydı. Neredeyse dokuz yıl geçmiş. Oysa birçoğumuz için dün gibi. Bazılarımızın '12 Eylül' de çocuktum, bazı şeyleri hayal meyal hatırlıyorum' demesi ile 2016 yılında 10 yaşında olan bir çocuğunki aynıdır sanıyorum. Bugün 19'una bastı. 15 Temmuz'u hayal meyal hatırlıyor ancak artık oy kullanabilecek yaşta. Yani o günü yaşayanlar yaşlandı.

Turgut Özal'ı, Erdal İnönü'yü, Süleyman Demirel'i, Necmettin Erbakan'ı, Deniz Baykal'ı, Mesut Yılmaz'ı tanıyorum. Meslek hayatım boyunca neredeyse hepsiyle temasım var. Ama onlar bugün hayatta değil, yarın tarih kitaplarında yer alacaklar. Yeni nesiller onları okuyarak tanıyacak. Ben de benden öncekileri okuyarak tanımıştım.