Sen kalk da bunlar yatsın Atam

Dün malum 10 Kasım'dı. CHP'li arktadaşlar bir anda Atatürk'ü hatırlayıverdiler. 'Atam sen kalk ben yatam' demeye başladılar. Atatürk kalksa gelse CHP'ye genel başkan yapmazlardı oysa!

Ama adına kitap yazıp her birini bir çuval paraya sattılar...

Üzerine fotoğrafını basıp bardak, kupa, tabak, çanak sattılar...

Sabah akşam 'İstikbal Göklerdedir' sözünü hatırlattılar ama Kaan'a, Kızılelma'ya, İHA'ya, SİHA'ya savaş açtılar. Gelin görün ki 10 Kasımlarda salya sümük yalandan, dümenden gözyaşı dökmeye devam ettiler.

Mavi Vatan'a hikaye dediler, Türk'ün yurdu Karabağ'ın işgalden kurtarılmasına üzüldüler, direndiler. 'Bağımsızlık benim karakterimdir' sözünü hatırlatıp İngilizler'den yardım dilendiler. Pontus haritaları önünde utanmadan sıkılmadan pozlar verdiler.

Köprüye, yola, havalimanına, nükleer enerji santraline karşı çıktılar...

Ama 10 Kasımlarda çok güzel ağladılar. Birkaç gün sonra da unutuverdiler.

Sabah akşam 'muasır medeniyet' nutukları attılar; heykelden, konserden başka bir halt yapmadılar. 'İzmir'i Atatürkçüler yönetiyor' diye hava bastılar lakin yönettikleri şehir çöp dağlarından, lağım kokularından geçilmez oldu...

Atam! Bu seninkiler adını da partini de perişan ettiler. Yönettikleri belediyeleri soyup soğana çevirdiler. Valizlerde, baklava kutularında götürdüler! Kimse görmesin diye kameraları bantladılar, kimse duymasın diye sinyal kesiciler çalıştırdılar.

Kendilerinden hesap soran savcıya, hakime küfrettiler, hakaret ettiler. Terör örgütleriyle iş tuttular.