Beyimiz minderden kaçıyor. Başka minder arıyor. Zira asıl minderde güreşecek mecali yok. Ajansı kendisine bir strateji bulmuş. 'Senin rakibin Erdoğan' demiş.

Senin rakibin Erdoğan.

Senin rakibin Erdoğan.

Bizimki de inanmış.

'AK Parti'nin adayı kim olursa olsun benim rakibim belli' deyip geziyor ortalıkta.

İlişmeyin gezsin. Zira en iyi bildiği işi yapıyor. Gezmek en çok da beyimize yakışıyor.

Sevgili CHP'li dostlar, bir kulak verin diyeceklerim var. Niçin bu arkadaşa kendisinin bir belediye başkanı olduğunu hatırlatmıyorsunuz Seçildiği günden bu yana belediye başkanlığı hariç her işe soyundu. Soyundu da ne oldu, o da ayrı bir hikaye

'Hatırlatsak ne olacak' diyorsanız siz de haklısınız.

İstanbul beş yılın sonunda karmaşanın, kargaşanın hüküm sürdüğü bir şehir haline geldi. Trafikte kaos, ulaşımda kaos, altyapıda kaos, üstyapıda kaos.

İstanbul'u çileye dönüştürdü.

Murat Kurum 'kargaşayı, karmaşayı, çileyi bitireceğim' diyerek çıktı sahneye. Sadece bunu anlatsa ve çözümlerini ortaya koysa seçimi almasına yeter de artar.

Dönelim şimdi mevzumuza.

'Rakibim Erdoğan' diyen İmamoğlu, kendisini nasıl komik bir duruma düşürdüğünün farkında değil. Erdoğan'ı taklit edip siyaset yapıyor. Erdoğan'ın hareketlerini, cümlelerini, sloganlarını kullanıyor. Aklınca 'ben ikinci Erdoğan'ım' demeye getiriyor.

Erdoğanizm inşa ediyor.

Erdoğanizm'in en büyük düşmanı da Erdoğan'dır bu arada.

Yahu CHP'li arkadaşlar siz sabahtan akşama Erdoğan'ı eleştirip yerden yere vuruyorsunuz, sizinki ona öykünmekle meşgul. Bu özenti Erdoğan'ı daha da büyütüyor farkında değil misiniz

Cumhurbaşkanı adayı olmak istedi olamadı, yardımcılığına tav oldu onu da başaramadı. CHP genel başkanlığına soyundu o da olmadı. Şimdi yeniden belediye başkanı olma derdinde. Döndü en başa anlayacağınız.

Katıldığı her programda 'ben İstanbul'un belediye başkanıyım' deyip duruyor.

16 milyonun belediye başkanıyım.

Ben İstanbul Belediye Başkanıyım.

Celal Şengör'ü bağlamayın, ben herhangi bir konuğunuz değilim, İstanbul'un belediye başkanıyım.