Halep Kalesi'nde dalgalanan o bayrak

Türkiye 'imkansız' gibi değerlendirilen bir adım attı ve Esad'a el uzattı. Zira Suriye'deki başıboşluğa daha fazla tahammül edilmesi mümkün değildi. Suriye'deki mevcut aktörler içerisinde ülkenin yani Suriye'nin toprak bütünlüğüne ehemmiyet veren tek ülke Türkiye'ydi.

Esad'dan beklenen de çok netti. Muhaliflerle görüş, bir mutabakat hükümeti oluştur, Suriye'yi demokratik bir seçime kavuştur.

Hepsi bu!

Lakin İran Esad'ın aklını çeldi. Esad'ın Türkiye ile temas etmesini engellemek için ne gerekiyorsa yaptı. Rusya'ya gelince; onlar Türkiye-Suriye görüşmesini her ne kadar önemsiyormuş gibi görünseler de mevcut statükonun daha çok işlerine yarayacağına inandılar.

Esad da öyle!

Mevcut statükonun devamı Esad'ın da İran'ın da Rusya'nın da daha çok işine geliyordu. Ruslar limanlarını, İranlılar hayallerini, Esad da koltuğunu korumuş oluyordu. Tüm bunlar yaşanırken Türkiye de faturasını ödüyordu!

Hizbullah'ın İsrail karşısında aldığı yara Suriye'de zayıflamasına sebep oldu.

İran bu süreçte kendi derdine düşüp Esad'a ihtiyacı olanı veremedi.

Rusya ise Ukrayna sahasında yorgun düşmüştü.

Muhalifler de bunu fırsata dönüştürüp Esad ve İran tarafından işgal edilen topraklarını geri aldı, almaya devam ediyor.