Kayıp bir mektubun izinde

1923 senesinin Aralık ayında Ankara'dan İstanbul'a bir mektup gönderilir. Mektubu okuyan Yahya Bey kendisine biçilen görevi yerine getirmenin zorluğundan olacak biraz buruk biraz da çaresizce şu satırları kaleme alır:

"Beyoğlu kitapçı dükkanları bu aralık, bilhassa ciddi eserler cihetinden pek fakir bulunuyor. Mesela emir aldığım Monteskünü'nün üç eserini, bütün kitapçı dükkânlarını gezdikten sonra, güç halde temin edebildim. Bu üç kitap da en iyi kâğıtta, en iyi baskıda olmadığı için ciltlenmeye değmemektedir. Onun için üç kitabı, bu düşünce ile ciltçiden geri aldım ve ciltletip ankaya'daki kütüphaneye konulacak bu eserlerin iyi kâğıt üzerinde, iyi baskılı nüshalarını Paris'e ısmarladım. On beş gün sonra buraya gelince derhal ciltleyip gönderilecektir. (...) Sevgili arkadaşımız Mahmud Bey'in diğer bazı kitaplara ait tebliğ ettikleri ikinci bir emri aldım. Bu ikinci parti kitapları maatteessüf [*üzülerek söylüyorum] burada fena basılmış, yahut da eski baskıları bile bulunmadı.

Demin bahsettiğim gibi bunları da birinciler gibi Paris'e ısmarladım. Zaten Mahmud Bey de burada bulunmadığı takdirde Paris'e yazmamı yazıyorlardı. Paşa Hazretlerinin istedikleri bu son eserler arasında Jan Jak Ruso'nun 'Dağda Yazılmış Mektuplar' vardı ki bir cilt arasında bulabildim. Aynı ciltte gene Ruso'nun en güzel eseri sayılan 'Yalnız Başına Gezinen Bir Adamın Tahayyülleri' vardır. Bu cildi de ciltsiz olarak takdim ediyorum. İyi nüshasını Paris'ten gönderecekler ve o nüshayı ciltletirim.

Ruso'nun gerek sunduğu ilk üç gerek bugün posta ile gönderdiğim son cildi adi kâğıt üzerinde olduklarından başka küçük harflerle basılmış olduklarından gözü yorabilir. Bu düşünceleri (...) arz etmenizi rica ederim.

Bir hafta sonra döneceğimden sizi orada sıhhat ve neşede bulacağımı ümid ve bütün kalbi samimiyetimi takdim ederim sevgili biraderim efendim. 15 Kanunuevvel 1339 [15 Aralık 1923]"

Yahya Kemal

Bu ilginç mektupta "Paşa Hazretleri" olarak ifade edilen kişi birkaç ay önce ilan edilen Cumhuriyet neticesinde ilk Cumhurbaşkanı seçilen Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal'den başkası değildir. Gazi, anlaşılacağı üzere ankaya'daki kütüphanesi için kitap istemektedir. Mektupta adı geçen "Salih Bey" yaver Salih Bozok, "Mahmud Bey" ise Mahmud Soydan'dır. Ne ilginç ki kitapları temin etmesi için görevlendirilen "Yahya Bey" de ünlü edebiyatçımız Yahya Kemal Bey'dir.

Yahya Kemal'in Atatürk için kitap temini konusunda çalışma yaptığını eminim hiçbirimiz bilmiyorduk. Tozlu kitapların satır arasında kalmış olan bu ilginç mektubu ise yazar Niyazi Ahmet Banoğlu'nun 1987 senesinde kaleme aldığı Tarih-Coğrafya Dünyası Dergisi'ndeki bir yazıda bulabilmekteyiz. Ulu Önder'in kitap talebinde bulunduğu Yahya Kemal'e gönderilen o mektubun bugün nerede olduğunu bilemiyoruz, belki Yahya Kemal Müzesi'nde belki de çoktan kaybolmuş yıllar içinde... Ama anlıyoruz ki geçmişte yapılan bu yazışmalar Atatürk'ün kitap sevgisini gözler önüne sermektedir.

"ANAKKALE MEKTUPLARINDA KİTAP"

Öte yandan Mustafa Kemal Paşa'nın mektuplarına baktığımızda kitaba olan düşkünlüğü farklı bir zamanda ve farklı bir yerde daha karşımıza çıkar. Yer anakkale, sene 1915... Mustafa Kemal Paşa İstanbul'daki Madam Corinne'e gönderdiği mektubunda anakkale'deki durumu şöyle betimler:

"Burada hayat o kadar sakin değil. Gece gündüz her gün çeşitli toplardan atılan şarapneller ve mermiler başımızın üstünde patlamaktan hali kalmıyor. Kurşunlar vızıldıyor ve bomba gürültüleri toplarındakine karışıyor. Gerçekten bir cehennem hayatı yaşıyoruz".

Ardından da Madam Corinne'den okumak için romanlar önermesini ister. İçinde bulunduğu zorlu savaş ortamından kitap okuyarak uzaklaşmak gayesinde olduğunu söyleyen Mustafa Kemal Paşa'ya kısa bir süre sonra büyük bir sürpriz gelir. Madam Corinne kendisinden roman önerileri isteyen Anafartalar Kahramanı'na kitaplar yollar. Ağustos 1915'te cereyan eden bu mektuplarda Mustafa Kemal Paşa "Aziz Madam, bana göndermek lütfunda bulunduğunuz kitapları ve hediyeleri aldım" diyerek teşekkür eder. Başka bir mektubunda da cepheye yeni kitaplar sipariş ettiğini ve bir asker vasıtasıyla İstanbul'dan okumak için yeni kitaplar getirteceğini belirtir.

Mustafa Kemal Paşa'nın 17 Mayıs 1915 günü Maydos Karargahı'ndan İstanbul'daki Madam Corinne'e gönderdiği mektup

"KİTAP SEVGİSİ DOĞU CEPHESİNDE"

Mustafa Kemal Paşa, anakkale'nin ardından Doğu Cephesinde görev alır. Kasım 1916'da Bitlis'te bulunduğu dönemde günlüklerine ve mektuplarına yansıdığı üzere birçok kitap okur. Örneğin Fransız yazar Alphonse Daudet'in "Sapho Moeurs Parisiennes" romanını, Aralık ayında ise Namık Kemal'in "Makalat-ı Siyasiye ve Edebiye" ve "Tarih-i Osmani" adlı eserlerini okuduğunu günlüğüne not düşer. Burada bulunduğu 49 günde ise tarih, edebiyat ve felsefe olmak üzerine toplam yedi kitap okuduğunu belirtir. Okuduğu diğer eserler arasında Mehmet Emin Yurdakul'dan "Türkçe Şiirler", Tevfik Fikret'ten "Rübab-ı Şikeste", Filibeli Ahmet Hilmi'den "Allah'ı inkar mümkün müdür", Georges Fonsengrivre'den "mebadi-i felsefeden birinci kitap: ilmünnefs" adlı kitaplar yer alır.

Mahmut Soydan

"BÜYÜK TAARRUZ ÖNCESİ ALIKUŞU"

Mustafa Kemal Paşa'nın kitap okuma sevgisi cephede de her daim devam eder ve Büyük Taarruz öncesinde harbin en ateşli anlarının başlangıcında, Ağustos 1922'de Akşehir'deki karargâhta Reşat Nuri Güntekin'in "alıkuşu" romanını soluksuz okur. Yahya Kemal'in mektubunda da bahsi edilen Mahmud Soydan 21 Ağustos 1922 gününe ilişkin tanık olduğu olaya dair şu notu günlüğüne düşer:

"Paşa iki gündür paşa alıkuşu'nu okuyor. Öyle beğendi ve sevdi ki... Büyük hareketlerin arifesinde böyle bir şey okumak da çok dinlendirici" derken 22 Ağustos günü için de "Bugün de Akşehir'deyiz, Paşa daireden çıkmadı. Akşama kadar alıkuşu'nu okudu. ok memnun oldu, takdir etti" cümlesini kaydedecektir.

alıkuşu eserinin yazarı Reşat Nuri Güntekin

"YENİ SİLAHIMIZ KİTAP"

Kurtuluş Savaşı'nın ardından Ankara'dan İstanbul'a ilk ziyaret edeceği zaman yani 1 Temmuz 1927 tarihi öncesinde bazı kitapları da beraberinde götürmek ister. Kitapları sandıklara koydurduktan sonra Kütüphanecisi Nuri Ulusu'ya "Savaşta bunlarla cephane taşıdık. Bu sandıklar benim için çok önemlidir. Şimdi o savaş bitti, yeni savaşımız başlıyor. O da kültür ve sanat savaşımızdır ve okumakla, kitaplar olur. Cephanenin yerini kitaplar alsın" diyerek okuma hedefini ortaya koyar.

"ZENGİN KÜTÜPHANESİ"

Atatürk'ün okuma sevgisi kitaplarla birlikte büyür ve yıllar içinde zengin bir kütüphanesi oluşur. Ankaralıların hediyesi olan ankaya'daki bağ evi 1924 senesinde ünlü mimar Vedat Tek tarafından elden geçirilirken bir de sekizgen kule eklenir. Gazi'nin özel kitapları çalışma odasına konulur ve zaman içinde hediye edilen yahut satın aldığı kitapların birikmesi sonucu yeni bir yere ihtiyaç duyulur. Bu amaçla kule odasına bir kütüphane ile bir de çalışma masası ilave edilir.

Bağ evindeki çalışma odası

Ankaralıların hediyesi ankaya'daki bağ evi bugün "Müze Köşk" olarak isimlendirilmektedir.

1932 senesinde bağ evinin hemen yanına bugün de varlığını koruyan ankaya Köşkü inşa edileceği zaman kitaplar ve kütüphaneye özel bir önem verir. Atatürk, yurt dışından davet edilen ünlü mimar Clemens Holzmeister ile görüşerek ankaya'daki kütüphane kısmının geniş ve ferah olmasını ister ve kütüphane bölümünde haritaları rahatça açıp toplantı yapabileceği uzun bir masanın konulmasını rica eder. Bu istek doğrultusunda yapılan kütüphane tavana kadar rafları olan ve de "L" biçiminde tasarlanarak inşa edilir.