Alaska Zirvesi: Barış Arayışı mı, Stratejik Satranç mı

15 Ağustos 2025 tarihinde, ABD'nin Alaska eyaletinin Anchorage kentinde, Elmendorf-Richardson Ortak Üssü'nde gerçekleşen Trump ve Putin arasındaki zirve, küresel diplomasi sahnesinde büyük yankı uyandırdı. Yedi yıl aradan sonra ilk kez yüz yüze bir araya gelen iki lider, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşını sona erdirmek ve ikili ilişkileri ele almak amacıyla sözde "Barışın Peşinde" temasıyla masaya oturdu. Ancak, yaklaşık üç saat süren görüşmelerden somut bir ateşkes anlaşması çıkmaması, zirvenin sonuçları kadar sembolizmi ve perde arkasındaki hedefleri de tartışma konusu yaptı.

Alaska'nın seçilmesi tesadüf değildi aslında. 1867'de Rus İmparatorluğu'ndan ABD'ye satılan bu bölge, hem coğrafi hem de tarihi açıdan iki ülke arasında sembolik bir köprü niteliğinde.

Bering Boğazı'nda Rusya ile ABD'yi ayıran yalnızca 88 kilometre mesafe bulunurken, bazı adalar arasında bu mesafe 4 kilometreden daha az. Kremlin, Alaska'nın İkinci Dünya Savaşı sırasında Sovyetler Birliği ile ABD'nin ortak zaferine işaret eden sembolik önemine vurgu yaptı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un üzerinde "SSCB" yazılı bir kazakla zirveye katılması ve Putin'in görüşme sonrası Anchorage yakınlarındaki Sovyet asker mezarlarını ziyaret etmesi, Rusya'nın bu tarihi bağları öne çıkarma çabasını gösterdi.

Zirve, Putin'in 10 yıl aradan sonra ABD topraklarına yaptığı ilk ziyaret olmasıyla da dikkat çekti. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) savaş suçları nedeniyle hakkında yakalama kararı çıkardığı Putin'in, ABD'de kırmızı halıyla karşılanması, batı hukuk sisteminin sadece siyasi ve tek taraflı işlevselliğini gözler önüne sermesi açısından önemlidir.

Zirvenin ana gündeminin, Rusya'nın 2022'de başlayan Ukrayna işgalini sona erdirmek şeklinde lanse edilse de ortadoğu'nun da konuşulduğu ve pazarlıklara konu olduğu biliniyor.

Trump, seçim kampanyası sırasında sıkça dile getirdiği "Ukrayna savaşını 24 saatte bitireceği" vaadini yerine getirmek için bu görüşmeye büyük önem atfetti. The Telegraph'a göre, Trump'ın Putin'e sunduğu öneriler arasında, Ukrayna'ya karşı savaşın sona ermesi karşılığında Alaska'nın doğal kaynaklarına erişim, Ukrayna'nın nadir toprak minerallerine erişim ve Rusya'nın uçak endüstrisine yönelik bazı yaptırımların kaldırılması gibi ekonomik imtiyazlar yer alıyordu. Ancak Kremlin, herhangi bir resmi anlaşma imzalanmayacağını önceden bildirmişti.

Trump, görüşme öncesi yaptığı açıklamalarda, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin de katılacağı bir sonraki toplantının zeminini hazırlamayı hedeflediğini belirtmişti. Ancak Zelenskiy, Anchorage'daki zirveye davet edilmedi.

Ukrayna'nın sürece dahil edilmemesi, Kiev'de hayal kırıklığı yarattı. Ukrayna tarafı, kendi toprakları hakkında kararların alınacağı bir sürecin dışında bırakılmaktan rahatsız olduğunu açıkça deklare etmesi ABD ve Trump için ayrı bir negatif durumdur.

Trump, karizmayı çizdirmemek adına her zamanki alışılagelmiş kibirli tavrıyla "Birçok konuda uzlaştık, geriye çok az mesele kaldı" derken, Putin ise "Saygı çerçevesinde güzel bir görüşme oldu" ifadesini kullandı. Ancak görüşme sonrasında gazetecilerin soru sormalarına izin verilmemesi, aslında hiçbir konuda anlaşmaya varılmadığı veya kamuoyuna açıklanmayan konularda nasıl bir pazarlığın yapıldığı da ayrı bir yazı konusu.

Putin'in, Ukrayna'daki savaşın "Rusya'nın güvenliğiyle ilgili tehditlerden" kaynaklandığını yinelemesi ve "çatışmanın kökenine inilmesi" gerektiğini söylemesi, Moskova'nın mevcut pozisyonundan geri adım atmayacağını gösterdi. Öte yandan, Trump'ın daha önce tehdit ettiği yeni ekonomik yaptırımların uygulanmayacağı sinyali vermesi, gizli pazarlıkların varlığına işarettir.

Zirve, Avrupa ve Ukrayna'da karışık tepkilere yol açtı. Avrupalı liderlerin, Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne vurgu yaparak, sınırların zorla değiştirilmesine karşı uyarıda bulunmaları Trump ın bu konudaki siyasetine güvenemedikleri anlamına geliyor.