Klasiklerin en klasiği, destanların babası Homeros'a dair bildiğimiz her şey bir kurgu mu Prof. Dr. Rüstem Aslan'ın 'Homeros' kitabı 19. yüzyıldan önce imlâ sistemi bile olmayan metinlerin, kitaplığımızdaki 'aslından sapan' çevirilere nasıl dönüştüğünü sorgulatıyor. Aslan'ın kitabı, M.Ö. 3'üncü yüzyıldan itibâren Homeros üzerine çalışmaları toplayıp derleyen, destanlara ilişkin fikirlerde ve destanlardaki anlatım yöntemlerinde bizleri uyaran yaklaşımıyla 'baba' bir kitap.
Prof. Dr. Rüstem Aslan, çok eski arkadaşım, '88'de Korfmann'ın yeni dönem Troya kazılarına öğrenci olarak katılmıştı, ardından Tübingen Üniversitesi'nde Troya konusunda yüksek lisans ve doktora çalışması yaptı. 2005'de Troya kazı eşbaşkanı, 2013'de ise kazı başkanı oldu, Troya Müzesi'nin de kurucu isimlerinden. Bu müzeyi görmediyseniz, çok şeyi kaçırıyorsunuz derim. Birkaç yıl önce İstanbul'dan arkadaşlarla müzeyi görmeye gittiğimizde Rüstem'in misâfiri olmuştuk.
Rüstem Aslan'ın yakınlarda Doğan Kitap'tan 'Homeros' kitabı çıktı, kitabın alt başlığı 'Yeni Başlayanlar İçin' olsa da bu 'Amerikan tarzı' başlığa aldırmayın, M.Ö. 3'üncü yüzyıldan itibâren Homeros üzerine çalışmaları toplayıp derleyen, destanlara ilişkin fikirlerde ve destanlardaki anlatım yöntemlerinde bizleri uyaran yaklaşımıyla 'baba' bir kitap 'Homeros', çok sevdim. Rüstem, "Bugün Homeros'un şiirlerini okuyorum diyen bir öğrenci veya akademisyen, gerçekte Homeros'un şiirlerini değil, onların modern çağda tipografik olarak yeniden yapılandırılmış, düzenlenmiş ve normatif hâle getirilmiş bir versiyonunu okumaktadır. Zirâ, Homeros metinlerinde, bizim bugün alışık olduğumuz anlamda bir imlâ sistemi, 19'uncu yüzyıla kadar gerçek anlamda mevcut olmamıştır" görüşüyle kitabına başlamaz mı, pimi çekilmiş bir bombayı ilk otuz sayfada okurunun kucağına bırakıveriyor. Eyvah ki eyvah, şimdi ben kitaplığımdaki Homeros çevirilerinin kapağını nasıl açacağım, bilemiyorum. Ama, haklı! Homeros destanlarının biz orthographik sisteme dayalı 1488 baskısını biliyoruz, sonra yazı sistemleri çok farklı olan 1902 ve 1911 baskıları geldi. Homeros döneminde yazı henüz sistematik olarak kullanılmadığından kitaplıklarımızdaki Homerosların editoryal müdahaleler sonucunda kitaplaşan metinler olduğu muhakkaktır, belki de aslından epeyce 'sapan' metinlerdir.
Homeros'un kim ve nereli olduğu bile tartışmalıdır, sadece onun M.Ö. 7'nci ortalarında İyonya'da tanındığı kesin. İyonya, antik çağda Batı Anadolu'da şehir devletlerinden oluşan bir medeniyetti. Kafamızı karıştıran Samsatlı Lukianos olmuştur, bir adadan bahsediyor, adada Homeros'un yanına uğramış, Homeros da ona 'Biliyorum, kimi benim Khioslu, kimisi Symirnalı, çokları da Kolofonlu olduğunu söylüyor. Oysa ben Babylonluyum, ismim Homeros değil Tigranes'ti, esir düşüp Yunanistan'a getirildim, ismimi orada değiştirdim' demiş.Efesli Kallianos, Kolofonlu Ksenofenos ve Efesli Herakleitos Homeros'tan ilk bahseden kişilerdir. Homeros'un Smyrna (İzmir) civârında doğduğu, Khios'ta (Sakızadası) yaşadığı ve İos adasında hayatını kaybettiği baskın görüştür. Peki, Homeros ismi tekil bir kişiden ziyâde, sözlü şiir geleneğini şekillendiren kolektif hâfızanın ismi olabilir mi Bir şey söylemeyeceğim, Rüstem Aslan'ın 'Homeros'unu alıp okuyun.
Rüstem Aslan'ın 'Homeros'u için 'baba kitap' dedim ya, sakın ha gözünüz korkmasın, Rüstem kitabının her bölümünde akademisyenliği kadar edebiyatçılığını da konuşturuyor, sonuçta ortaya Agatha Christie romanları kadar leziz bir 'merâk metni' çıkarıyor.
LÜTFİYE DURAN'IN AMERİKA ANILARI…İki ay kadar önce Faik Sabri Duran'ın 'İstanbul'dan Londra'ya Şileple Bir Yolculuk' kitabı hakkında yazdığımı anımsarsınız, bu defa da Faik Sabri ve Lütfiye Duran imzalı 'Bir Türk Kızının Amerika Yolculuğu'nu okudum. Bu kitap da Ahmet Duran Arslan'ın VakıfBank Kültür Yayınları için yayına hazırladıklarından. Lütfiye Duran, bilenler vardır, 1913 yılında Faik Sabri Bey'in İngiliz asıllı Corinne Hanım ile evliliğinden doğma kızıdır. Corinne Hanım sonradan Rana ismini almıştır, Faik Sabri'nin de ikinci evliliğidir. Bildiğim kadarıyla Lütfiye Hanım 2003 yılında vefât etti, sanırım okutman olarak görev yapmıştı. Lütfiye'nin Amerika seyahati aile dostlarından Amerikalı Dr. Cosette Faust Newton'un onu Amerika'ya götürmek istemesiyle başlıyor. Cosetta Faust 1899 doğumlu, 11 Nisan 1975 günü Dallas'ta vefât ediyor, sembolik mezarı 7873358 numarayla Dallas'taki Restland Memorial Park'ta.
Lütfiye'nin Amerika serüveni İstanbul'dan Trieste'ye Lloyd Triestino'nun Tevere vapuru ile başlıyor, Trieste'den de Saturnia ile New York'a devâm edeceklerdir. Lütfiye'nin yaşıtı sayılabilecek Tevere 1913 yılında inşâ edilmişti ve ilk ismi Gablonz'du, Tevere ismini almasıysa 1920'dedir. İspanya İç Savaşı sırasında hastahâne gemisi oldu. Saturnia ise 1925 yılında denize indirilen İtalyan okyanus gemilerindendi, aklınıza Fellini'nin 'Amarcord' filmindeki Rex gelsin, işte öyle bir gemiymiş Saturnia, ben yedi sekiz fotoğrafını gördüm, 1943'de Amerika'ya geçti, 1965'de ise hurdaya çıktı. Kitapta harika bölümler var, benim gibi mecânîn-i kütübler için 'Public Library'ye bir yıl içinde dört buçuk milyon insanın girmesinin ve kütüphânenin bir yıl içinde evlere on iki milyon kitap götürmesinin, Amerika'da bir yılda yüz on milyondan fazla kitabın basılmasının ve bunun yüzde yetmişinin New York'ta gerçekleşmesinin anlatıldığı bölümler ilginç, bugünden değil 1934'den bahsediyoruz, neredeyse yüz yıl öncesinden. Şikago'dan bir Getrude Stein kitabı alıp muharririne imzalatmasında ve sonradan içinde akıllıca iki satır bulamadığından verdiği dolara acımasında çok eğlendim.

18