Zehirlenen ilişkiler

Bir dönem Türkiye'de duygu sömürüsü ve FETÖ'nün halka bakan yüzünün parlatılması için de bolca istismar edilen "Türk okulları", ABD tarafından Rusya'nın Orta Asya'daki tesirlerinin kırılması için kulla-nılıyor, CIA ajanları buralarda cirit atıyordu. Söz konusu gizli ajandayı ilk fark eden ülke, İslâm Kerimov liderliğindeki Özbekistan oldu. 1999'da Kerimov'un emriyle ülkedeki bütün FETÖ okulları kapatıldı, eğitimci kadrolar sınır dışı edildi, örgütün bütün mal varlıklarına el konuldu. FETÖ'nün doğurduğu şüphe ve endişeler sebebiyle, Kerimov rejimi sonraki yıllar boyunca İslâm'ın sosyal hayattaki çeşitli tezahürlerine karşı daha baskıcı ve otoriter bir çizgiye yöneldi.

Dahası, FETÖ yapılanması, Ankara-Taşkent arasındaki siyasî ilişkileri de zehirledi. Kerimov'un 2016'daki ölümüne kadar Türkiye ve Özbekistan, birbiriyle neredeyse hiçbir resmî temas kurmadı. Şimdi bugün şahit olunan yakınlık, FETÖ'nün Türkiye'de devreden çıkarılması süreciyle paralel ilerledi. Özbekistan'ın kapıları Türkiye'ye ve Türklere yeniden açılırken, karşımızda FETÖ virüsünden tamamen arınmış bir ülke bulmak da, münasebetlerin "stratejik ortaklık" boyutuna ulaştırılmasında başrol

oynadı elbette.

Orta Asya bağlamında FETÖ zihniyetinin şu anda hâlâ zehirlemeye devam ettiği bir başka dosya ise, Doğu Türkistan meselesi. Amerikan yönetiminin sırf Çin'i zayıflatma adına sınırsız biçimde destek verdiği kampanyalar çerçevesinde, ABD'de önde gelen ve seslerini yüksek biçimde duyurmaya devam eden bütün FETÖ üyeleri, aynı zamanda Uygurların sözümona avukatlığını yapıyor. Hatta Türkiye'de de tanınan bazı Amerikalı Uygur aktivistlerin, FETÖ ile içli-dışlı olduğu biliniyor. Böylece Uygur Türklerinin Çin eliyle maruz kaldığı asimilasyon ve baskı, FETÖ tarafından ABD'nin siyasî emelleri uğruna şuursuzca istismar ediliyor. Bunun neticesi ise, Çin yönetiminin Uygurlar konusundaki paranoya ve şüphelerinin sürekli derinleşmesi; Doğu Türkistan'da inşa edilen korku ve sindirme atmosferinin giderek yoğunlaştırılması.