600 Gün Savaşı

Yarın (5 Haziran), Arap-İsrail Savaşları'nın Araplar ve Müslümanlar açısından en yıkıcı aşamasını teşkil eden Altı Gün Savaşı'nın 58'inci yıldönümü. İsrail, 1967'nin 5-11 Haziran günleri arasında düzenlediği ani ve hızlı saldırılarla komşularının en kritik topraklarını işgal etmeyi başarmıştı. Ürdün'den Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ü, Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepeleri'ni ve Lübnan'dan Şeba Çiftlikleri'ni alan İsrail, böylece sadece altı gün içinde sınırlarını tam 3,5 kat genişletmişti. Altı Gün Savaşı, o günden itibaren "İsrail'in yenilmezliği" mitinin altını dolduran en önemli argüman ve Araplar üzerinde psikolojik baskı kuran bir sopa olarak kullanılageldi.

Geçtiğimiz hafta bugün (28 Mayıs) ise, İsrail'in tarihindeki en uzun savaş, 600'üncü gününü geride bıraktı. Aksâ Tufanı'yla birlikte "Hamas'ı yok etmek üzere" Gazze'ye saldırmaya başlayan İsrail, tüm dünyanın dakika dakika izlediği bu 600 gün boyunca henüz "zafer" olarak iddia ettiği hiçbir hedefe (Rehineleri geri almak, Hamas'ı yok etmek, direnişi bitirmek, Gazze'yi insansızlaştırmak, Gazze'de İsrail'in kontrol edeceği bir yönetim kurmak vb.) ulaşabilmiş değil. Gazze'de soykırım boyutuna erişen insanî bilançoya rağmen, İsrail, bu savaşı kazanamadığının gayet farkında. Ufukta henüz bir çıkış da görünmüyor üstelik.

Altı Gün Savaşı nasıl "İsrail'in yenilmezliği" mitini beslediyse, aynı şekilde 600 Gün Savaşı da "İsrail'in yenilmezliği" mitinin altını oyuyor. Birkaç gündür İsrail basınıyla online Yahudi bloglarında yayınlanan canhıraş yazılar, Netanyahu ve çetesinin görmek istemediği bu gerçeği haykırmaya çabalıyor:

Jerusalem Post'ta "Aslında bazı hedeflere ulaşıldı" temalı bir makale kaleme alan Herb Keinon, satır aralarında esas amaçlara ulaşılamadığını bütün çıplaklığıyla vurguluyor.

Online platform "Arza"da "600 Gün Savaşı" başlıklı bir izlenim yayınlayan Josh Weinberg'in yazısı, İsrail'de halkın içine yuvarlandığı travma ve açmazları bütün detaylarıyla ortaya döküyor. İsrail'in ilk başbakanı David Ben-Gurion'un "Sosyal yorgunluktan ve bataklığa saplanmaktan kaçınmak için, savaşlar kısa sürmeli" doktrinini hatırlatan Weinberg, Netanyahu'nun uzattıkça uzattığı Gazze savaşının İsrail için çıkmaz sokak olduğunu kaydediyor.

Haaretz'e yazan Amir Tibon, 58 yıl önce yaşanan zaferle bugünkü hezimet arasındaki en büyük farkın esasen bir liderlik krizi olduğunu, Netanyahu'nun komutasındaki İsrail'in coğrafyada istikametini tümüyle yitirdiğini söylüyor.

Şubat ayındaki esir takasıyla özgürlüğüne kavuşan ABD'li Sagui Dekel-Chen'in babası Jonathan Dekel-Chen'in The Times of Israel'deki yazısının başlığı, zaten her şeyi özetliyor: "Trump, rehineleri Netanyahu'dan korumalı!"