30 yıl sonra
Dile kolay, Srebrenitsa Soykırımı'nın üzerinden 30 yıl geçti. Dışarıdan bakanların belki zaman zaman hatırladığı, ama yakınlarını kaybedenlerin saniye saniye yaşadığı acılarla dolu 30 zor yıl Bu vesileyle dün yine Bosna Hersek'te ve dünyanın dört bir yanında kurbanları anma merasimleri düzenlendi, online platformlarda paylaşımlar yapıldı, soykırımın hiç unutulmayacağına dair iddialı cümleler kuruldu.
Yaşadığımız çeşitli tecrübelere bakınca, "Bir daha böyle bir şeye asla izin verilemez!" türünden ifadeleri çok gülünç ve gerçek dışı buluyorum doğrusu. Dinlerken güzel, ama üzerinde birkaç saniye düşününce, kuru hamasetten başka bir şey değil. Maalesef soykırımlar, katliamlar, kıyımlar yaşanıyor, yaşanmaya devam ediyor. Kürsülerden yükselen ateşli seslere rağmen, Müslümanlar olarak hepsini sadece izlemekle yetiniyoruz. Engelleyemediğimiz acıların nutkunu söylemek de, nasıl diyeyim, kekre bir tat veriyor.
Ben zannediyorum bu noktada Âkif merhumun durduğu yerdeyim:
"Geçmişten adam hisse kaparmış Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi
Tarihi "tekerrür" diye tarif ediyorlar,
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi"
Balkanlara ne zaman uğrasam, Boşnakların İslâm'a ve Müslümanlık kültürüne bağlılıkları beni müthiş hayran bırakıyor. Asırlar boyunca devam eden, her şeye rağmen yine de kopmayan bir irtibat Uğruna nice acılara katlanılmış ve bedeller ödenmiş bir muhabbet İçten, pazarlıksız, samimi ve fıtrî bir teslimiyet "Ben olsam, bunca fırtınaya rağmen kimliğimi koruyabilir miydim" sorusunu hep sormuşumdur, Boşnaklarla bir camide aynı safta namaza durduğum zaman.
Srebrenitsa'yı düşünün mesela. O korkunç soykırım, Boşnakların başına sadece Müslüman oldukları için geldi. 1995'in yazında Sırplar tarafından katledilen 8372 erkeğin tek "suçu", İslâm'a mensubiyetti. Buna rağmen Boşnaklar yine de kültürlerinden ve inançlarından vazgeçmediler. Bugün Srebrenitsa'yı anan veya soykırımı lanetleyen herkesin, İslâm'la irtibatımızın nasıl sağlamlaştırılacağı meselesine de kafa yorması gerekiyor.
Srebrenitsa Soykırımı'nda hayatlarını kaybeden kurbanları anmak için her yıl 8-10 Temmuz tarihlerinde düzenlenen Marş Mira Yürüyüşü'ne katılacak olan genç arkadaşlarla bir araya geldik geçen hafta. Seyahatlerinin öncesinde Balkan tarihinin dönüm noktalarını, bugünkü durumu ve yarına dair tahminleri konuştuk.
Onlara şunu özellikle hatırlattım: "Bosna'ya gittiğinizde, Sırpların gözünde bugün hâlâ yanmaya devam eden nefret kıvılcımlarını göreceksiniz. Siz yürürken, güzergâhınızdaki Sırp köylerinde sözlü ya da fiilî tacizlerle karşılaşacaksınız. Bu manzaralardan, kendi fikir ve şuur dünyanız adına dersler çıkarın. Hiç bitmeyen o kin, her an dirilmeye adaydır zira."