Tunuslu İslamcı-demokrat lider Raşid el Gannuşi, hayat tarzıyla bir ahlak timsali ve düşünceleriyle de bir 'Müslüman aydın' örneğidir.
Arap Baharı döneminde tek başarılı ülke Tunus'tu. Laikler ve İslamcılar, "Milli Diyalog Dörtlüsü" olarak, uzlaşmayla bir anayasa yapmışlardı. Bu kadar önemlidir ki, 2015 Nobel Barış ödülünü almıştır.
Açık fikirli bir din âlimi olan Gannuşi'nin fikirleri, dindar bir insanın vatandaş-devlet ilişkilerine nasıl bakabileceği açısından son derece önemlidir, özü despotizmin reddidir.
Temmuz 2021'de Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, anayasayı askıya aldı, başbakan Meşaşi'yi azletti. Meclis Başkanı Gannuşi, bunun darbe olduğunu belirterek, hnalka "Demokrasiyi yeniden tesis etmek için barışçıl mücadele" çağrısı yaptı. Kays yanlıları Gannuşi'nin partisi Nahda (Diriliş) Partisi'nin binalarına saldırdılar, polis müdahale etti, çatışmalar yaşandı.
Hareketleri kısıtlanan Gannuşi, 17 Nisan 2023'te resmen tutuklanıp hapishaneye konuldu, halen hapiste.
TUNUSLU HAYRETTİN PAŞA
Tunus'un tarihi birikimi önemlidir. Bizdeki Tanzimat'ın bir benzeri, 1866'da Tunus'ta ilan edildi.
Tunuslu Hayreddin Paşa, Abdülhamid'in çok kısa süreli de olsa sadrazamlarından biriydi. Mithat Paşa'nın idamına dair Yıldız Mahkemesi kararını imzalamayan tek Osmanlı devlet adamı, Hayrettin Paşa'ydı.
Tunus'a döndüğünde geleneksel aşiret usulleriyle yönetilen / yönetilemeyen Tunus'ta "kanun idaresi" kurmaya çalıştı. "Akvem'ül Mesalik" adlı eseri, Osmanlı dahil İslam dünyasındaki "ıslahat" (reform) düşüncelerinde etkili oldu.
Bu konuda Bekir Karlığa hocamızın "Islahatçı Bir İslam Düşünürü Tunuslu Hayrettin Paşa ve Tanzimat" adlı eserini önemle, altını çizerek tavsiye ederim.
Hayrettin, İslam ulemasının yaşadığı çağı bilmediğini belirtiyor, tanıtmaya çalışıyor, "En Doğru Yol"un, ülkeleri tek kişinin değil, heyetlerin hukukla yönetmesi olduğunu anlatıyordu.
Gannuşi'nin de temel düşüncesi, "despotizme karşı halkın hürriyetlerinin korunması"dır. Bu sözle hem geleneksel despotizmi hem Burgiba ve halefi Ben Ali diktatörlüğünü ifade ediyor.
DİN VE SİYASET
Gannuşi düşüncesinin en önemli bir özelliği "siyasi ve dini faaliyetleri" birbirinden ayırma düşüncesidir.
Le Monde'a yaptığı açıklamada şöyle diyordu:
"Dini faaliyetin tamamen siyasi faaliyetten bağımsız olmasını istiyoruz. Bu, siyasetçiler için iyidir çünkü artık dini siyasi amaçlar için manipüle etmekle suçlanmayacaklar ve din için iyidir çünkü siyaset tarafından rehine tutulmayacaktır… Siyasi partinin dini alanda vesayet sağlaması bir yarar sağlamaz. Dini alanın da siyasetle ilişkili olmasının bir faydası olmayacaktır."
Bunun bir dinden bir ayrılma, bir kopuş olmadığını söylüyor, tanım için "farklı özellik', 'temayüz' ve 'uzmanlık' sözcüklerini kullanmayı tercih ediyoruz" diyordu.

15