Zihnimizin içi dışı

Okurlarımdan gelen yorum ve mesajları, Türkiye'nin zihniyet haritası gibi gördüğümü yazmıştım. Bu sebeple zaman zaman tahlil etmeye çalışacağım.

Yorum bölümünde Mahir adını kullanan bir okurum yazıyordu:

"Reis faizi düşürmek istedi ama vatandaş buna uyum sağlayamadı. Üretim yapacağına tüketime yöneldi. Yöneten ile yönetilenler arasında insicam farkı var. Almanlar gibi tasarruflu bir toplum olsaydık bu iş tutardı ama nafile reisi kendi seçmeni bile anlamaktan aciz. Bir kurtuluş savaşı veriliyor ama vatandaş destek olacağına israfı arttırarak köstek oluyor. Yine de reisi hakkıyla anlayacağımız günler uzak değil."

Mahir Bey bu mesajında benim, "faiz sebeptir" politikasının ekonomiyi krize sürüklediğini anlatan "faiz yüzde 50 ama nass nerede" başlıklı yazımı böyle eleştiriyordu. Şimdi tahlile geçelim.

TÜKETİM EKONOMİSİ

Evvela faizi düşürme politikasına "vatandaş uyum sağlayamadı, üretim yapacağına tüketime yöneldi" görüşü

Vatandaşı suçluyor diye polemik yapmayacağım. Öbür kesimin "cahil halk" söylemi de aynı zihniyetin diğer bir örneğidir. Doğrusu, evet, vatandaş da millet de yanlış yapabilir, Tanrı değildirler.

Sorun, iyi sonuçlar verecek politikaları teşhis edebilmektir.

Evet, Erdoğan'ın beklentisi düşük faizle yatırımları teşvik etmekti. "İşte düşük faizli kredi, hadi yatırım yapın" diyordu. (29 Kasım 2021)

Fakat tek faktör faiz değildir. Daha önemlisi öngörülebilirliktir. Bugün hesapladığı yatırımın bedelinin ileride ne olacağını göremeyen yatırımcı, yatarım yapmaz. Bu bir.

İkincisi, Erdoğan bilinçli olarak da tüketimi körükledi. Bu iktidarın 11. Kalkınma Planı, 2014-2018 arasındaki ortalama 4.9 büyümenin 3 puanının tüketimden, kalanının yatırım ve ihracattan geldiğini belirtir. (Paragraf 131)

İleride ekonomiyi patlatacaktı ama oy getirdiği için Erdoğan, 2023 Mayıs'ına kadar tüketimi körükledi.

ÖNGÖRMEK LAZIMDI

Daha önemlisi, "paradigma değişimi nass var mandacı iktisatçılar" gibi sözlerle ifade edilen zihniyettir. Bu, ortodoks iktisadi düşüncenin reddedilmesidir.

Halbuki uzun asırların kriz ve refah tecrübelerinin teorileştirilmesi demek olan modern iktisat ilmi, insanoğlunun piyasa aktörü olarak davranışını adeta "tabiat kanunu" gibi tespit etmiştir: İnsan elindeki kıymetin erimesine tepkisiz kalamaz, değerlendirebileceği davranışlara yönelir. Döviz alır, altın alır, mala yatırır Ve enflasyon önlenemez.

Çok uzaklara gitmeyelim. Bizim 1994 krizi de tamamen böyleydi. İktisatçı Deniz Gökçe, TÜSİAD'ın Görüşler dergisinde "temel sorun popülist büyümedir" diye yazıyordu. (Mart 1994, Sayı 14)

Merkez Bankası'nın ilkeli ve şahsiyetli Başkanı Bülent Gültekin, Başbakan Çiller'in popülist politikasına boyun eğmeyerek istifa etmişti. Yarım tedbirlerden sonra Türkiye 2000'in sonlarında ve 2001'de yeniden krize düşecek, Kemal derviş reformlarıyla düzlüğe çıkacaktı. Başta Merkez Bankası'nın bağımsızlığı olmak üzere siyasete açılan muslukların kapatılması Çok uzun bir konu. Ayrıntılar için benim