Güç bozar

Bir dostumla bayramda telefonlaştık. Hayatında ilk defa CHP'ye oy verdiğini söyledi. Tasarruflu yaşayan ama geçim sıkıntısı çekmeyen biri. Maaşının düşüklüğünden iktidara kızmış değil.

Niye diye sordum. Ülkeyi kötü yönettiklerini, eleştirilerden ders almadıklarını söyledi. "Bozuldular, değişmesi lazım diye düşündüm" dedi.

Türkiye'nin "Gri Liste"ye alınmasına, yolsuzluk endekslerinde en aşağılara düşmesine, iktidarın Körfez ülkelerine swap ziyaretleri yapmasına çok içerlemiş.

Milliyetçi muhafazakar olması onu partizanlığa değil, böyle bir tepkiye götürmesi sağlıklı bir gelişmedir.

DEVLET PARTİSİ

Tarih de şahittir ki uzun süreli iktidarlar koltuğa yapışıyorlar. Devletin uçsuz bucaksız yetkilerine alışıyorlar. Kemalizm'in önde gelen yazarlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu "Panorama" adlı mutlaka okunması gereken romanında, Milli Mücadele heyecanıyla yola çıkmış olanların "Devlet Partisi"nin uzun iktidar yıllarında nasıl bozulduğunu anlatır. Bütün siyasi hayat, "Şef'in gözüne girmek"ten ibarettir, çünkü insanlara mevki makam veren, onları milletvekili yapan odur. "O kadar ileri inkılapçılıkla tanınmış bu eski vali"yi, "lök gibi yerinde oturan belediye başkanını", arsa spekülatörlerini, kodamanların şatafatını anlatır.

Okurken, Namık Kemal'in feryadını hatırlamıştım: "Geldik vatan kavgasına Düştük rütbe yağmasına!"

Bugün Panorama'yı okuyanlar, "mücahitler müteahhit oldu" sözünü hatırlamadan edemezler.

"Sırtını devlete dayayan siyaset"in yandaşlarına nimet dağıtması ve kitlelerin buna tepkisi

KİTLELERİN TEPKİSİ

Panorama'nın her satırında, kendi deyişiyle "Milli Mücadele ahlakının de
vam etmemesi"
nin ıstırabı vardır. Roman kahramanlarından idealist Fuat, yazarın duygu ve düşüncelerini yansıtır. "İnkılbın köksüz öncüleriyiz ve sayımız o kadar azdır ki, her an milyonların içinde kaybolup gitmek tehlikesine maruz kalabiliriz" diye konuşur.

Halbuki parti binaları dolup boşalıyordu! Bugünkü gibi iş için.

Yakup Kadri neslinde "31 Mart" şokunun yarattığı paranoya, romana da damgasını vurur. "Âyinciler" ayaklanır, Fuat'ı ve onun gibi inkılapçıları vahşice linç edip öldürürler!

Roman 1949'da yazılmıştır. Korkulan "irticai ayaklanma" olmamış, kimsenin burnu kanamamış, DP iktidara gelmiştir.

İnkılapçılar devlet partisine kitlelerin tepkili olmasını irtica sanıyorlardı. Halbuki sorun, halkın yoksulluğu karşısında inkılapçıların "kodaman" hayatına duyulan tepkiydi.

Yakup Kadri de bir ölçüde bunu kabul eder.

Nitekim devlet partisine en büyük tepki, Osmanlı'dan beri en gelişmiş bölge olan Ege şehirlerinde ortaya çıkacaktı. Önce Serbest Fırka, sonra Demokrat Parti

Bugün,