Militan yargı

Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, son açıklamalarıyla tekrar dikkat çekti.

Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığını ve yargı bağımsızlığının bulunmadığını söyleyen Çelik'in, bugün tahlil etmek istediğim sözleri şöyle:

"Bizde militan Kemalist yargı vardı. AK Parti'nin özellikle son 10 yıllık iktidarında ne yazık ki, biz de kendi militan yargımızı oluşturduk"

Çelik'in sözleri akademisyen kimliğiyle de önemlidir. Osmanlı ve İngiliz arşiv belgelerine dayanan "Ali Suavi" adlı 600 sayfalık kitabı, bizim modern tarihimizin sorunlarına ışık tutan çok değerli bir eserdir. (İletişim yayınları, 2020)

Modernleşme tarihimizdeki "hükümet-i müstebide" ve "hükümet-i mukayyede" tartışmaları kitapta etraflıca yer almaktadır. Hala bunları tartışıyoruz!

MİLİTAN DEMOKRASİ

Bu konuda Prof. Yusuf Şevki Hakyemez'in "Militan Demokrasi" adlı kitabı değerli bir kaynak eserdir. (Seçkin Yayınları, 2000)

Prof. Hakyemez halen AYM üyesidir ve "hak eksenli" hukuk anlayışının önde gelen yargıçlarından biridir.

Bu "militan demokrasi", 28 Şubat'ın kavramıydı. Bir parti hakkında irtica suçlamasıyla kapatma davası açıldığında, Genelkurmay İkinci Başkanı Başsavcı'ya gider, tebrik ederdi!

O zaman hakimler adli mekanların dışında, bir yürütme makamı olan Genelkurmay'a çağrılıp "irtica brifingleri" verilirdi.

Bu, hakim ve savcıların bir yürütme mekanı olan Genelkurmay'a (bugün Beştepe'ye çağrılarak) hitap edilmesi, kuvvetler ayrılığına kesinlikle aykırıdır.

O zamanın ünlü başsavcısı Vural Savaş, işlemlerinin demokrasiye aykırı olduğu söylendiğinde "militan demokrasi" kavramıyla savunurdu. Yani "şeriat devleti" gibi soyut kaygılarla yargının mesela türbanla mücadele etmesi Bunlar "militan yargı" uygulamalarıydı.

HUKUKUN GÖREVİ

Prof. Yusuf Şevki Hakyemez, kitabında, militan demokrasi anlayışının çoğulcu demokrasiye ve hukuk devleti kavramına aykırı olduğunu yazıyor. McCarthy Amerika'sını örnek vererek "uzak ve soyut" tehlike gerekçe gösterilerek özgürlüklerin kısıtlanamayacağını anlatıyor, Yüksek Mahkeme'nin "liberal" kararlarla McCarthy kâbusuna son verdiğini izah ediyor. Kararlardan alıntılar yapıyor. (sf. 87-91.)

Bizim siyasal kültürümüzde bireysel özgürlük kavramının yeterince gelişmediğini belirten Hakyemez, yargının "hak eksenli", diğer bir ifadeyle "özgürlük eksenli" olması gerektiğini vurguluyor. AYM'nin görevini şöyle tanımlıyor:

"Anayasa mahkemelerinin kuruluş nedeni, anayasada güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler üzerinde siyasal iktidarların çoğunluk oyuyla yapabileceği yıkıcı ve her türlü olumsuz etkiyi önlemektir." (sf.252)

Bütünüyle hukukun görevi budur.