Önde gelen ceza hukuku uzmanlarımızdan Prof. İzzet Özgenç, beş yıl önce Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyelerine bir çağrıda bulunmuştu:
"Ülkemizde, hukukun dışına çıkılma yönünde hızlı bir süreç yaşanmaktadır. Normal şartlarda bir Cumhuriyet savcısının soruşturma başlatmaması gereken hadiseler dolayısıyla, sonuçsuz kalacağı daha baştan açık seçik ortada olmasına rağmen, çeşitli soruşturma işlemlerinin yapılması, ibretlik bir durumdur." (18 Nisan 2020)
Bu meselenin YİK toplantılarında gündeme getirilerek dikkat çekilmesini istiyordu.
Beş yıl oldu, "hukuk dışına çıkma yönündeki hızlı süreç" devam ediyor.
"Halkı Yanıltıcı Bilgi Kanunu" bunun yasama alanındaki örneklerinden biridir. Asıl yargı alanında "silkeleme" operasyonları, gazetecilerin gözaltına alınması ya da tutuklanması, Mahkemelerin hatta bazan AYM kararlarına uymaması…
Meclis, Can Atalay hakkındaki AYM kararına uymayı reddetti!
Son örnek, Gezi hükümlüsü Tayfun Kahraman hakkında AYM'nin verdiği "ihlal" ve "yargılanmanın yenilenmesi" kararını İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin reddetmesidir.
GELENEK OLDUMahkemelerin AYM kararlarına uymaması münferit olaylar değil: Bir 'akım' haline gelmiştir.
Sekiz yıl önce Mehmet Altan hakkında AYM Genel Kurulu, tutuklanmasının haksız ve tahliyesinin gerekli olduğuna karar vermişti. (11 Ocak 2018)
Fakat, İstanbul 27 Ağır Ceza Mahkemesi, AYM'yi "yetki gaspı… yerindelik denetimi… delillerin değerlendirilmesi… süper temyiz" gibi kavramlarla suçlayarak AYM kararını reddetti. 27 Ağır Ceza da AYM kararına uymamayı onayladı!
Fakat İstinaf "AYM kararı bağlayıcıdır" diye karar verdiği gibi, AYM de, yeniden ve ders verir gibi bir karar daha verdi. AYM'nin yetkisinin mahalli mahkemelerce değil, anayasa, anayasal değerdeki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, kanunlar, AYM ve AİHM içtihatları tarafından belirlenmiş olduğunu anlattı ve mükerrer bir "ihlal" kararı verdi. (1 Eylül 2020, B. No: 2018/2620)
Özgürlükler ve adil yargılanma hakkıyla ilgili konularda AYM kararlarını uygulamamak bir gelenek haline geldi; hep klişe gerekçeyle…
SİYASİ FAKTÖRBazıları 'adli hata' olsa da asıl sebebin siyasi olduğu görülüyor.
Bugünlerde Selahattin Demirtaş'ın tahliyesi bekleniyor değil mi..
AİHM Demirtaş hakkında ilk defa 20 Kasım 2018'de "ihlal" ve "tahliye" kararı vermişti. Gerekçesi Kobani olayları üzerine patlak veren kanlı barbarlık olaylarında Demirtaş'ın bir "şiddet çağrısı" olmadığıdır.
Fakat mahkeme AİHM kararına uymadı.
Cumhurbaşkanı şöyle demişti:
"AİHM'nin verdiği kararlar bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz" (21 Kasım 2018)
Erdoğan'ın "Bunları biz bırakırsak ebedi alemde şehitlerimiz bize bunun hesabını sorar" şeklinde konuşmaları da var. (21 Eylül 2019)
Ama geçenlerde "yargı ne derse ona uyarız" dedi. Çünkü "süreç" işliyor, Bahçeli AİHM'nin son kararı üzerine "Demirtaş'ın tahliyesi Türkiye için hayırlı olur

3