Eleştirinin değeri

Düşünce coğrafyamızdan yine bir "örneklem" alarak tahlil etmeye çalışacağım. Biliyorsunuz okur yorumlarını, Türkiye'nin 'düşünce coğrafyası' gibi okumaya çalışıyorum.

Bugün, Minyeli rumuzuyla yazan okurumdan alıntı yapıyorum:

"Basta Israil olmak üzere bütün küffar, ülkeyi yeniden şahlandıran, ülkeye yeniden Müslüman olduğunu hatırlatan Reis'i yok etmek için çalışıyor. Bu ülke bugün İslam'ın lideri olmuştur İslam'ın bayraktarı olan Reis'i desteklemek her Müslüman için farzdır."

Eğer böyle ise Erdoğan'a oy vermemek, hele de yanlışlarını eleştirmek "günah" olmalıdır!

Hayrettin Karaman'ın "evdeki bulgur" mantığı da böyleydi.

Eğer bir siyasi hareketi desteklemek 'farz' ise o hareketin yanlışları eleştiriyle düzeltilemeyecek demektir. Ama o zaman da yanlışlar ülkeyi, milleti iyi bir yere götürmüyor.

"Zihniyet tahlili"ne geçmeden, İslam tarihine bu açıdan bir bakalım.

Hz. OSMAN VE Hz. ALİ

Hz. Osman'ın 12 yıllık hilafet (devlet başkanlığı) döneminin ilk 6 yılının ölçülü, değerlere uygun, ama ikinci 6 yılında "bizden" kabileciliğinin ve yolsuzlukların çok arttığını, çok kötü sonuçlar yarattığını bütün tarihler yazar.

Büyük hukukçu ve tarihçi Cevdet Paşa bunu sayfalar boyunca anlatır. Hz. Osman bütün mevkilere kendi kabilesinden (Ümeyye, Emevi) adamlar tayin ediyor, devlet nimetlerinin dağıtımında onlara büyük pay ve öncelik veriyordu

Lord Acton'un "güç bozar" sözü var ya; Cevdet Paşa "Emeviler gittiçe yüz buldular, buldukça bunadılar" diye yazar. Büyük sahabilerden "Ammar bin Yasir hazretlerini Mescid-i Şerif'te bayıltıncaya kadar dövmüşlerdir" diye belirtir. Kibirlerini, diğer Müslümanları nasıl aşağıladıklarını anlatır.

Nihayet birtakım Müslümanlar "ilim beldesinin kapısı" Hz. Ali'ye gidip şikâyet ettiler

Hz. Ali de Hz. Osman'a gidip bütün bunları anlattı, düzeltmesini istedi. İkisi arasında geçen konuşmayı bir gün burada yazmak isterim. Hz. Ali "âkıbetin vahim olacağı beyanıyla nasihat yollu çok sözler söyledi... Kalkıp gitti." (Kısas-ı Enbiya, 1969, cilt 2, s. 170, 184)

BUNLAR ÖNEMSİZ Mİ

Hz. Osman elbette "küffara karşı"ydı, fetihleri geliştirmişti. Bir parti lideri değil, tam anlamıyla "İslam'ın bayraktarı" idi. Ama iyi yönetim başka bir şeydir. Artan sorunlar ve doğurduğu feci gelişmeler Tâ Kerbela faciasına kadar uzanacaktı.

Bir parti liderine böyle bir dini sadakat duyanlar olabilir. Ama iktisat, hukuk, sosyoloji, diplomasi, siyaset bilimi ve tarih açısından bakıldığında görülen ve fiilen ızdırapları yaşanmakta olan yanlışları görüp görmemek başka bir konudur. "Faiz sebeptir" politikasını da, faizin yüzde 50'ye çıkmasını da dini sadakat hissiyatıyla alkışlayınca "doğru ekonomik politika