Düşünme sanatı

Daha önce birkaç defa yazdım. Okur mesajlarına Türkiye'nin düşünce atlasını okur gibi okumaya çalışıyorum.

Genel izlenimim şu: Fazla politize bir toplumuz. Siyasi tarafgirlik, her değerin, hatta somut bilginin bile üstünde

Enflasyon yazıyorsunuz, ister istemez hükümetin yanlış politikalarını belirtiyorsunuz; konu Atatürk kavgasına dönüşüyor. Atatürk döneminde enflasyon konusu nasıldı, bütçe nasıldı, Atatürk ne kadar ekonomiyle ilgiliydi, halkın alım gücü nasıldı, başka türlü olabilir miydi diye kaliteli tartışmalar değil Yandaşlık-karşıtlık tartışması

Bir başka genel özelliğimiz de bilgiye, veriye dayanmadan, kaynak ve delil ihtiyacı duymadan genel geçer düşüncelere düşkünlüğümüzdür.

Bir konuda, fikir demeyeceğim, duyularımız vardır; bunları fikir zannederiz. Kulaktan dolma birkaç bilgi kırıntısı, hayatımızdan birkaç gözlem yeterli oluyor!..

ÖZELLEŞTİRME VE DEVLETÇİLİK

Bir okurum "Atatürk yasasaydı elde ne var ne yok satmazdı" diyordu. O zaman özelleştirme söz konusu değildi zaten. Zamanımızda özelleştirme bir verimlilik politikasıdır. İktidarın yanlışları özelleştirmenin yanlış olduğunu göstermez. Ayrıca, Atatürk dönemindeki tartışmalarda devlet işletmeciliğine İnönü'nün daha yatkın, Atatürk'ün daha mesafeli olduğunu da hatırlamak lazım.

Devlet işletmeciliğine dayalı bir iktisat sistemi kurmak isteyen Mustafa Şeref Bey'i uzaklaştırıp İktisat Bakanlığına özel sektör yanlısı Celal Bayar'ı getiren, sonra da Başbakan yapan, Atatürk'tü.

Bu çağda devlet hâlâ kaput bezi, şeker, kibrit falan mı yapmalı

Diyorum ki, genel geçer hükümler yerine, ayrıntılara ve verilere bakarak düşünmeliyiz. Zamanımızda genel olarak ekonomi, spesifik olarak özelleştirme konuları tartışılırken referansımız Atatürk değil, iktisat bilimi ve uygulama sonuçları olmalıdır. "Nass var" diyerek uygulanan politikanın zararlarını yaşayarak gördük değil mi

Bir okurum, "Atatürk on yıl daha yaşaydı teknolojide Almanya gibi olurduk" demiş. On yılda İTÜ'den Almanya'daki kadar mühendis yetiştirilebilir miydi diye düşünmek gerekmez mi en azından

İKTİDARIN BAŞARISI

Bir başka okurum, Türkiye'nin teknolojide hayli ileriye gittiğini, bunu benim görmediğimi yazmıştı. Ben "Türk milletinden bişey olmaz" karamsarlığını yayıyormuşum. "Biraz halk gibi bakın olaylara, Türkiye sizin gördüğünüz yerden çoook daha yükseklerde.. emin olun" diyordu okurum.

Bu okurum hiç rakam ya da somut veriden bahsetmiyordu.

Türkiye 23 yılda elbette gelişti, özellikle alt yapıda Sayın okurum da buna bakarak öyle düyünüyor olmalı. Fakat sorun, dünyadaki gelişmenin daha hızlı olması ve bizim o gelişme hızının gerisinde kalmamızdır.

Bu hükümetin hazırlayıp kanunlaştırdığı 10. ve 12. Kalkınma Planlarına göre, "imalat sanayii ihracatı içinde yüksek teknolojili ürün" oranımız 2006 yılında yüzde 5.6 idi. (10 Plan, s. 82)