154'ler listesi

Bu sütünde defalarca yazdım, fikirlerin siyasi disiplin, hele de emir-komuta altına alınması, o fikirleri boğuyor. Yüksek prensiplerden, ilmi araştırmalardan, felsefi düşüncelerden oluşması gereken fikirler emir-komuta altına girince, günlük siyasi güç kavgalarının basit aleti durumuna düşüyor.

İsterseniz internetten benim "Particilik fikirleri boğuyor" yahut, "Partiler kendi fikirlerini boğuyor" veya "Mahallenin istibdadı" başlıklı yazılarıma bakabilirsiniz.

Daima savunduğum temel prensip şudur: "Her akımda bağımsız ve eleştirel aydınlar olmalı."

Çeyrek asır önce yayımlanan "Hayat Yolunda" adlı kitabımda da "fikirlerin kalitesi renginden önemlidir" diye yazmıştım.

Milliyetçi düşüncenin büyük beyinlerinden merhum Prof. Erol Güngör, parti disiplini altına giren meslektaşlarını eleştirmiş, "tenkitçi tavrı kaybeden bir aydın artık ruhları karartmaktan başka işe yaramaz" diye yazmıştı. (Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Ötüken Yay. s. 374)

SİNAN ATEŞ DAVASI

Şimdi yüksek fikir hayatının bu prensiplerini önceki gün çıkan bir habere uygulayalım

Sinan Ateş davasında, azmettirici olarak tutuklu yargılanan eski Ülkü Ocakları Yöneticisi Tolgahan Demirbaş'ın, cinayetten önce ve sonra MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Yönter ile defalarca WhatsApp üzerinden mesajlaştığı ortaya çıktı.

İddianamede yok ama bilirkişi incelenmesinde tespit edilmiş.

Böyle başka ilişkiler de var. Tetikçi Eray Özyağcı'yı İstanbul'a getiren ve cinayetten sonra kaçıran arabalar da Ocak ve partiye ait.

MHP'li bir kimse parti disiplini için veya parti hakkında negatif kanaatler oluşmasın diye bunları görmezden gelebilir, yazılmasını istemeyebilir. Böyle zaten.

Ama bir gazeteci görmezden gelebilir mi! Hukuk hassasiyeti olan bir kimse bu ilişkilerin aydınlatılmasını, soruşturulmasını istemekten geri durabilir mi!

Belki de bu ilişkiler aynı camiada olmaktan kaynaklanıyordu, cinayetle ilgisizdi. Kamu vicdanının tatmin olması için bu konuların adalet tarafından soruşturulup ortaya konulması gerekmiyor mu

KANUN YOLLARI AÇIK

Muhalefet partilerinin bu konudaki davranışlarında MHP'yi yıpratmak gibi bir saik olabilir. Ama gazeteci ve hukukçu ne gördüyse onu söylemek ve soruşturulmasını istemek durumundadır. Bu, onun vicdani, ahlaki ve mesleki görevidir.

Bahçeli takibe aldıkları isimleri "liste" halinde açıkladı. Hiçbiri geri adım atmayacak, doğru bildiklerini söylemeye, yazmaya devam edeceklerdir.

Bahçeli, Ülkücüler ailenin bir büyüğü tavrıyla Ayşe Ateş'i kabul edip acısını paylaşsa, başsağlığı dilese, soruşturmanın eksiksiz yürütülmesini isteseydi sadece vicdanlı davranmış olmaz, partisini de daha etkili bir şekilde savunmuş olur, kimse olumsuz bir şey diyemezdi.