Yunus Emre'nin selamıyla
B.
Silahlar sustu, devrim Suriye'de yeni bir sayfa açtı. İnsanlar bir parça mütereddit fakat umutlu Suriye'de. Tereddütlerinin en önemli sebebi hala genizlerinde duran barut kokusu. Hemen her aileden kayıpların ve mağdurların bulunduğu ülkede, insanlar mahzun fakat ümitli bir bekleyiş içinde. Bundan sonra neler olacağı henüz meçhul, fakat insanları ümitvar kılan acı hakikat şu: bundan sonra ne olacak olursa olsun, Baas döneminden daha kötü olmayacak! Ümidin ikinci kaynağı ise tartışmasız şekilde Türkiye. Türkiye, Suriye krizinin ilk gününden beri Suriyeli'nin yanında durdu ve elde edilen sonuçta büyük pay sahibi oldu. Fakat Türkiye'nin Suriyeliye asıl katkısı bu noktadan sonra başlıyor. Evvel Allah'a sonra Türkiye'ye güvenerek kendisini ümitvar kılıyor Suriyeli. Üstelik sadece siyaseten yahut askeri yöntemlerle değil; Türkiye bir yanda Suriye'nin toprak bütünlüğünün en önemli garantörü olarak sahada yer alıyorken diğer yanda ülkenin çok kültürlülüğünün de teminatı olarak karşımıza çıkıyor. Lazkiye'de Ermeni kilisesine giden HTŞ Komutanı "hiçbir endişeniz olmasın, inancınızda ve ibadetiniz de hürsünüz, bizler Osmanlı ahfadıyız" diyerek papaz efendiyi teselli ve teskin etmişti.
Türkiye'nin bundan sonraki süreçte nasıl bir rol oynayacağına dair kanaat sahip olabileceğimiz en önemli alametlerden birisi Şam'da bir haftadır yürütülen hummalı faaliyet. Yunus Emre Enstitüsü Devrim'den henüz birkaç gün sonra Şam'ın en merkezi noktalarından bir binayı satın aldı ve süratli bir biçimde tefrişatına başlandı. Önümüzdeki hafta Kültür Bakanı Ersoy'un da katılımıyla açılışının yapılması planlanıyor. Faaliyetler hakkında görüştüğüm uzmanlar mottomuzun altını çiziyor: Yunus Emre'nin selamı ile geldik! Birbirinden kalben ve zihnen uzaklaştırılmak istenen bu iki halk, çok kötü vesilelerle de olsa aslında ne kadar yakın iki halk olduğunu tecrübe etti. Türkçe artık Suriye'de yabancı dillerden birisi değil, Arapça'nın ardından ülkede konuşulan en yaygın dil. Bizi ve müşterek mirasımızı Suriye toplumuna hatırlatacak, aslında zannedilenden çok daha yakın olduğumuzu ortaya koyacak en önemli kurum olan Yunus Emre Enstitüsü'nün, batılı devletler henüz nasıl pozisyon alacaklarını tartışırken süratli Şam'da inisiyatif alması Türkiye'nin bundan sonraki Suriye politikasında oynayacağı rolün de şifrelerini görmemizi sağlıyor. Emperyalist müstevlilerin yahut çıkarları için halkına zulmeden diktatörlerin işbirlikçisi yolsuz devletlerin asla ortaya koyamayacağı bir duruş ortaya koyuyor: Türkiye halklar ve kültürler arası sıhriyeti geliştirerek Suriye'nin bundan sonraki geleceğine katkı sağlayacak. takvimin bu noktasında, Kültür Bakanı seviyesinde böyle bir ziyaretin yapılıyor olması bundan sonrası için sadece Suriyelilerin değil bizim de ümitlerimizi besliyor.