Tecavüzcü

B.

20 günde 6500 kilometre yol yaptım, insanlarla sohbet ettim... Yunan'la, Makedon'la, Arnavut'la, Sırp'la, Boşnak'la, Üsküp çarşısındaki Pomak'la, Macar'la, Avusturyalı-Alman'la, Çek'le, Slovak'la, İtalyan'la sohbet ettim. Kiliseye girdim, markete girdim, camiye girdim, kafeye girdim, müzeye girdim... Öte git diyen olmadı. En ufak rahatsızlık veren, taciz eden çıkmadı. Ta ki Salzburg'da dondurmacıya oturduk, günün yorgunluğunu iki top dondurmayla atacağız; bir tip geldi yanımıza oturdu. "Türkiye'den geliyorsunuz siz" dedi "Tayyip ülkeyi batırdı, batırdı" dedi. "Biz tatildeyiz; görüşünüzle ilgilenmiyoruz, lütfen bizi rahat bırakın" dedik. Üç dakika tutabildi kendini, şimdiden bize salça oldu. Arsız, görgüsüz... Salzburg'u gezmeye gelmiş sonradan görme beyaz yakalı şımarık...

Aradan birkaç gün geçti, memlekete döndüm. Pimpirikliyim, Sırbistan'da, Bulgaristan'da kolay kolay bir şey yiyemem. Aç biilaç memlekete geldim. İstanbul'da evde yerim diye düşünüyorum. Saat oldu altı, fakirin iftar saati geldi. Babaeski'de otobandan çıktım, bir köfteciye girdim. Sofya'dan sonra ilk kez bir yerde oturdum. Ne oldu dersiniz Yine sizinkilerden bir münasebetsiz arka masada başladı car car car konuşmaya. Altı bin küsur kilometre yol, yüzlerce insan, altımda Türkiye plakalı arabam, onlarca vesile... İki kere taciz edildim yalnız. İkisi de bu görmemiş, sonradan görme, ahlaksız, kendini hiç olmadığı bir halt zannedenler tarafından gerçekleşti.