Sürdürülegiden hayat
B.
220.000 kişinin hala konteynerlerde yaşadığı Hatay'da Kültür-Sanat Çarşısı'nı ziyaret ediyoruz. Yine konteynerlerden yapılmış, panayır çarşılarını andıran dar sokaklardan oluşan bir dükkanlar bütünü. Turistik kaygılardan azade, tek bir şeyi düşünerek gezdik basın mensubu grubu olarak bu çarşıyı: İki senedir bir şekilde hayatta kalmak, yaşama tutunmak ve temel gereksinimlerini karşılamaktan başka motivasyonu olmadığını zannettiğimiz ahalisi, deprem öncesi Hatay'ından sonraya ne gibi zevkler devredebilmiş, bunu görmek istedik. Kendi keyfimiz için yahut merakımız teskin olsun diye değil; kût-u layemut yaşamak makhuriyetini içselleştirmesin Antakyalılar diye niyaz ederek. Güler yüzlü hoş hanımlardan, esprili yakışıklı beylerden alışveriş yaptık. Kimimiz kabak aldı kimimiz biber salçası; sürk alanımız da oldu tuzlu yoğurt alanımız da. Hatta bazılarımız mozaik replikaları aldı, bazılarımız hediyelik resimler. Neticede suni teneffüsle yaşatıldığı zannedilen bu şehirde esas hikayelerin depremlerle, yangınlarla ve sellerle nihayet bulmayacağını sevinerek gözlemledik. Aldığımız şeylerin kalitesinden, bunları bulabiliyor olmaktan dolayı sevinmedik; esnafın neşesinden, gani gönüllüğünden, minnetsiz tutumundan dolayı sevindik. Nihayetinde hayat size bahşolunduğu sürece niyet ederseniz ve yaşama gayreti gösterirseniz bir şekilde temadi eden bir süreçtir. Sayılı nefes tükenene kadar... Sonrasını ben bilmem. Benim anladığım buraya kadar...