Şu ortamda Kıbrıs

B.

Yakın zamanda, Ermenistan ve Azerbaycan'da darbe girişimlerinin engellendiğine dair istihbarat ulaştı. Ermenistan'da bir patrik, Azerbaycan'da ise cumhurbaşkanlığı ofisi başkanı darbecilikle itham edildi. Aliyev ve Paşinyan'la bir noktaya kadar gelmeyi başaran Türkiye açısından tatsız gelişmeler bunlar. Öte yandan Türkiye kendi içinde özenle bir barış süreci yürütüyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail ile stratejik işbirliğini geliştiriyor ve Ada'daki Türk varlığını her geçen gün daha açık tehdit ediyor. Kıbrıs'ın güneyinde çeşitli terör örgütlerinin kurulabileceğine ve Türk bölgelerine saldırılar gerçekleştirilebileceğine yönelik ikazları birkaç aydır işitiyoruz. Suriye'de ise YPG merkezli huzursuzluk dalgası bir türlü dinmek bilmiyor. Bütün bunlar Türkiye'nin birkaç yıldır ilmek ilmek işlediği ve Kafkaslar'dan Kuzey Afrika'ya kadar bir şekilde tesis ettiği dengeleri tehdit ediyor. İşte böyle bir ortamda, Türkiye kendi iç ve dış dengelerini muhafaza etmeye çalışırken Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını seçiyor. Son derece önemli ve gelecekteki neticeleri açısından hayati ehemmiyete sahip bir seçim Kıbrıs'taki. Ellerinde " işgalci Türkiye Kıbrıs'tan defol!" Pankartları taşıyan kitleler ve CHP'nin Kıbrıs'taki uzantısı mahiyetindeki CTP Ersin Tatar karşıtı bir Pakt kurmuş durumda. Elbette en büyük temennimiz, Kıbrıs'ta Türk çıkarlar ve Türk varlığını koruyacak bir idarenin bundan sonra da Kıbrıs'ı yönetiyor olması. Bunun yolunun nereden geçtiği ise açık: Türkiye ile uyum içinde bir yönetim ancak Kıbrıs'ın geleceğini ve Kıbrıs Türk'ünün güvenliğini, refahını mümkün kılabilir. Bunun haricindeki bütün temenniler, talepler hem Kıbrıs Türkü'nün hem Türkiye'nin hem de bölgenin güvenliğini tehlikeye atacak cinstendir.