Selamet der kenar est

B.

Acaba bugün ne yazalım, ne konuşalım diye muhayyer kalıyorsa bir kimse Türkiye'de; konu yokluğundan değil, konu çokluğundandır. Dünyanın başka yerlerinde üç beş yılda bir gelişecek hadiseler bizde iki gün arayla vuku buluyor. Bendeniz, bundan evvelki son yazımı pazar günü yazdım, pazartesi günü yayınlandı. O günden bugüne kadar yaşanan gelişmeleri bir düşünün. Fethullah Gülen öldü, Devlet Bahçeli tarihi çıkışını yaptı, Özgür Özel el yükseltti, Cumhurbaşkanı BRICS zirvesinde, Ankara'da terör saldırısı meydana geldi.

Şimdi günlerden çarşamba, yazın perşembe günü yayınlanacak ve bir sonraki yazım pazar günü kaleme alınıp pazartesi yayınlanacak. Siz olsanız ne yazarsınız Sadece bu mebzuliyet bile yaşadığımız ülkenin sıradan, standart bir ülke olmadığını ispata kafidir. İçindeki kavga ve dövüş, üzerine yürütülen kavga ve dövüş, çevresindeki kavga ve dövüş... Şimdi durdum ciddi ciddi acaba ne oluyor diye bakınıyor, hakkında konuşulan mevzuları inceliyor, konuşanların sözlerine kulak kabartıyor ve durumu anlamlandırmaya çalışıyorum. Aldığım duyumlar, edindiğim istihbarat bana bir şeyler söylüyor. Yapım gereği zaman zaman fevri olabiliyorum. Bu sebeple durdum, sustum ve etrafa bakıyorum. Çevremdekilere de aynısını tavsiye ediyorum. Çok güzel Farsça bir terkiptir: Selamet der kenar est... Selamet kenarda durmaktadır der. Böyle anlarda yaptığım ilk yorumların iki adım sonra isabetsiz çıkarımlar olarak karşıma çıktığı çoktur. Bu sebeple birkaç gün daha duracak, bakacak, koklayacak, sorup soruşturacak, akabinde analizimi yapacağım. Niye hemen bir şeyler söylemedi diye sitem edenler kusuruma bakmasınlar. Sonrasında mahcup olacağım çıkarımlar yapmaktansa, birkaç gün nadasa kalmak evladır.