Orta Doğu ve Vizyon 2030
B.
Amerikan başkanı Trump'ın Orta Doğu ziyareti bundan sonraki sürecin ne şekilde ilerleyeceği hakkında pek çok işaret sundu. İsrail'in, Amerika açısından ne ifade ettiğini izah etmek fuzuli uğraş. İsrail, yalnızca Orta Doğu politikaları konusunda özdeş bir ortak değil, aynı zamanda Amerikan sistemi açısından da temel rol oynayan bir aktör. Mevzubahis programında Kevin McDonald'ın "Eleştiri Kültürü" kitabından bahisle, siyonist sermayenin Amerika Birleşik Devletleri'nin temel kurumlarını nasıl ele geçirdiğini ve sistemi kendi çıkarlarına göre dizayn ettiğini bir miktar anlatmaya gayret etmiştim. Bu bakımdan Amerika ile İsrail'in Başkanlar düzeyinde yaşanan Trump-Netenyahu gerilimine kurban edilemeyecek kadar köklü bir anlamı olduğunu görmek gerekmektedir. Buna mukabil Orta Doğu'da yaşanan son gelişmeler Amerika'nın Orta Doğu politikalarında yaşanan köklü dönüşümü gözler önüne sermekte. Gelişmeler, Suudi Arabistan'ın, bundan sonraki süreçte Amerika'nın Orta Doğu'daki öncelikli partneri olacağına işaret ediyor. Uzun yıllardır Orta Doğu'daki yegane vazgeçilmez müttefiki olarak İsrail'i konumlandıran Amerika, bu tercihin faturasını sadece bölgedeki imajıyla ödemekle kalmadı, tüm dünyada Vietnam sonrası benzer bir imaj kaybına uğradı. Körfez Savaşı'nın sebep olduğu negatif algıdan daha olumsuz bir algı, Amerika'nın İsrail'e yönelik sağladığı şartsız destek neticesinde Arap toplumlarının kollektif hafızasında yaygınlaştı. Bu algı, Amerika'nın ticaretinden, II. Dünya Savaşı sonrası küresel çapta tesis ettiği hegemonyasına kadar pek çok çıkarına zarar verdi. Trump'ın bundan sonrası için Amerika'ya çizdiği rota, bu tarz masraflı ve hiçbir getirisi olmayan yüklerin taşınmayacağı bir istikamete doğru. Bu sebeple, Suudi Arabistan merkezli bir ortaklıkla Arap dünyasına ve Orta Doğu 'ya yönelmek, İsrail'in çıkarları doğrultusunda Arap sokağıyla sıkıntı yaşamaktan daha cazip gözüküyor.