Nesil

B. Bir nesil geldi, ilk gençliklerini geride bıraktılar. Olgunluk çağına girdiler desek, girmediklerini görüyoruz. Hayata atılmaya başlayacaklarını bilemediler. Yetkili abilerin kendileri de yetkili olmaktan başka bir hedefi olmayan çocukları, yeğenleri... Maalesef hayatla ilgili talepleri ve hedefleri, bundan evvelkilerin talepleri ve hedefleri ile örtüşmüyor. Çok acı fakat bir hakikat karşımızda duruyor: Emek sarf etmenin ve bir şeyleri riske ederek ticaret yapmanın geçilmesi gereken safhalar olduğu hayat yolculuğunda, bu duraklara uğramaya bir trenle seyahat etmek istiyorlar. Zihnen ve manen kendilerini de yoruyorlar, sizleri de yoruyorlar, bizleri de yoruyorlar...

İlkokulun yaz tatillerinde girip bir esnafın yanında iş öğrenmek adeti kalmadı. "Ahlakı bozulur" diye tornacının yanına çırak verilmeyen çocukların ahlakı başka yerlerden bozuldu böylelikle. Şimdi bunların bazısının ahlakına bakıp da büyük sosyolojik çözümlemeler yapmaya çalışanlar halt ediyorlar halt etmesine de, İstanbul dergahlarında çokça söylenen bir söz vardır bu söz hatırıma geldikçe bu analizi yapanlara hak ettikleri ölçüde sert çıkamıyorum. Bize taş atan bizdendir de taş attıran bizden değildir derler. Kimseyi ikna etmek zorunda değiliz, kimsenin mürebbisi değiliz. Velakin unutmayınız hiç kimsenin hamalı da değiliz. Asıl korumamız gereken, maziden müdevver nezih itikadımız, müstağni ve mütevazı yaşam pratiklerimizdir. İlla boynumuza borç kalacaksa bazı şeyler vicdan azabı gibi, o borç kılacağımız şey hakikaten vicdan olmalıdır. Böyle yapmazsanız karşınızda, eline hesap makinesi almış necaset hesaplayan kötü niyetli insanları bulursunuz.

Kavga etmiyorum, sizlere de tavsiye etmiyorum. Anlayabilmek için ihtiyacını hissetmek gerektir malumunuz. İhtiyaç hissetmek içinse o şeyi en azından hayatının bir kısmında kısa süreli de olsa zevk etmiş olmak lazım gelir. İşte, yok; anlamamış, hissedememiş, hazzetmemiş kimselere "doğrusu budur" demek ekseriyetle yeldeğirmenleriyle kılıç tokuşturmaktır. Ben bunların önemli bir kısmına eğitim zati gözüyle bakıyorum. Kaygımız bundan sonra gelecek nesillere nezih itikadımızı ve müstağni, mütevazı yaşam pratiklerimizi bir şekilde aktarmak olmalıdır. Şükür elhamdülillah, ganisiyim çok şükür, bizde var Allah olmayana versin vb... gibi hayat düsturlarına Keloğlan masallarının sloganları zannetmeyen nesillerin gelmesine bir miktar hizmet edebilirsek en mühim vazifemizi yapıp cam-ı fenaya şükranla veda edebiliriz. Kaygının bundan fazlası bizi, azı ise evlatlarımızı yorar. Müslüman gibi, Türk gibi yaşayabilecekleri bir hayatı üretebilme şansına sahip olmaları adına en azından en temel prensipleri muhafaza ederek kendilerine aktarmamız lazım. Yoksa bana ne başkasının çocuğundan...