Maraş'ta 6 Şubat ve devlet

B.

6 Şubat'ın birinci yıldönümünde yine Kahramanmaraş'tayız. Bir süre hizmet etmek nasip olmuştu depremden sonra burada ve dönerken bildiğiniz o virane Maraş'ı bırakmıştım. Havada, çadırda yaşayanları dahi "yağdır Mevlam su" dedirten kesif bir toz bulutu, dört bir yanda enkaz; tek bir sokak lambasının yanmadığı zifiri karanlık gecelerinde, deprem yağmacılarına karşı tedbir olarak bekçilerin, dondurucu soğuğun rağmına arşınladığı sokaklar... Mümin mütevekkil fakat yıpranmış, münkariz simalar bırakarak geriye dönmüştüm İstanbul'a. Kısacası, manzarası Maraş'ın tufan gününden yamandı... En garibi, her yerinden sular fışkıran Maraş'ın Kerbela'ya dönmesiydi. Fakat, dünyanın en asil, en kanaatkar, en onun sayesinde asûman tepemizde çökmeden duran insanlarını büyük bir hayranlıkla tanıyarak döndüm. Zerre mübalağa etmeden söylediğim şu sözün bir gram darası olmadığına inanın lütfen.

İşte bugün büyük bir heves ve merakla Maraş sokaklarını yeniden arşınlıyorum. Konforlu evlerinde, soğuğun eksi bilmem kaç derecesinde canhıraş çalışanlarla dalga geçercesine "Devlet yok" tivitleri atanların terbiyesizliği unutulmuş. Kimsenin umurunda olmamış daha doğrusu, herkes ekmeğinde. Hiç kimsenin bikes olmadığı bir can pazarıydı burası; herkesin bir kesi vardı, aslında hiç kimsenin kimsesi de yoktu. Velisi olmayanın velisi olan devlet vardı bir tek ve devletin hayır himmet sahibi evlatları. Şimdi Türkoğlu'nda, Dulkadiroğlu'nda depremin üzerinden henüz bir yıl geçmeden tamamlanan ve teslim edilen TOKİ evlerini görünce, biteviye "Allah zeval vermesin" diye dua ettiğimiz devletin ne demek olduğunu daha iyi anlıyoruz. O ki, var ve kıymetini bilenin de bilmeyenin de ırzı namusu, sağlığı ve huzuru ondan soruluyor. Kıymetini bilmeli. 6 Şubat depremindeki tek bir sahne bile bunu idrak etmeye yeter. Hududun bu tarafında devlet vardı ve hatasıyla sevabıyla iş gördü; buna mukabil Suriye tarafında devlet yoktu, velisi olmayan mağdurlar olarak koşuşturdular ümitsizce.