Küresel Sansür, Yapay Zeka ve BM
B.
Birleşmiş Milletler tarafından toplanan yapay zeka çalışma grubu bu hafta nihai raporunu yayınladı ve bu teknolojinin potansiyeli ve her şeyden önce insanlık için oluşturduğu riskler konusunda oldukça ilginç sonuçlar ortaya koydu. Rapor, yapay zeka için uluslararası bir ajans kurulmasını ve yapay zekanın bu ajans eliyle yönlendirilmesini talep edenlerin ihtiyaç duyduğu argümanlarla dolu. Raporun nihai bildirgesinde yapay zekanın iyi kullanımıyla elde edilebilecek avantajları perdeleyecek seviyede kötü kullanıma açık açık olduğu vurgulanıyor. Yapay zeka henüz emekleme aşamasındayken dahi; kendisi vasıtasıyla üretilen deepfake'lerin ve asparagasların gelişimine önemli oranda katkı sağlamış durumda.
Birleşmiş milletler raporunun haklı ikazları var. Rapora göre yapay zeka, şimdiden birkaç çok uluslu şirketin kontrolü altında bir yapıya dönüşmüş durumda. Ancak bence raporun en vurucu cümlesi şu: "Yapay zekayı bir şekilde düzenlemek için yapılması gerekecek şey, küresel ölçekte bir mekanizma ile kırmızı çizgileri resmileştirmek olacaktır."
Bilindiği gibi geçtiğimiz Mart ayında Avrupa Birliği, dünyada ilk niteliğine sahip olan yapay zeka yasasını onaylamıştı. Söz konusu yasa, her ne kadar pek bir şey söylemiyormuş gibi görünse de; kurumsal olarak etkisiz ve kolektif arızaları ile dikkat çeken Birleşmiş Milletler'in almayı planladığı her türlü tedbirden daha gerçekçi tedbirler alacak gibi gözüküyor.
Peki Birleşmiş Milletler, genel sekretere bağlı bir ajans yahut masa kurulmasını teklif ederek yapay zekayı kontrol altına alma tartışmalarını alevlendirmekle neyi amaçlıyor olabilir Birleşmiş Milletler'in şimdiye kadar herhangi bir kurum yahut kuruluşuyla küresel sorunlara gerçekten çözüm üretemediğini sokaktaki çocuk dahi biliyor. Karmaşık, uyumsuz, kayırmacı yapısıyla Birleşmiş Milletler zannederim dünya üzerindeki en güvenilmez uluslararası örgüttür.
Öyle görünüyor ki, son dönemde İsrail başta olmak üzere batı medeniyetine karşı yükselen haklı itirazlar ve oluşan eleştirel hava yeni bir uluslararası sansür mekanizmasına ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor. Bu elbette Birleşmiş Milletler'in başarabileceği çapta bir operasyon değil, aksine daha gerçekçi kurumlar olan devletlerin eliyle gerçekleşebilecek bir şey. Birleşmiş Milletler'in şu anda yaptığı yegane şey, yakın gelecekte tesis edilecek yeni sansür mekanizmalarına meşruiyet zemini sağlamaktan ibaret. Bu çerçevede atılacak adımların, ihtiyaç neticesinde ortaya çıktığını ve bu ihtiyacın bir süredir çeşitli mahfillerce ortaya konduğunu ispat etmek amaçlanmakta olsa gerek.