İç cephe ve Lakik-Antilaik Diskur
B.
Meslek büyüğümüz sayın Mahmut Övür Sabah'taki köşesinde önemli bir hususun altını çizdi. 30 Ağustos'ta Kara Harp Okulunda gerçekleşen korsan gösteriye yönelik yürütülen soruşturmada Milli Savunma Bakanlığı, hadise laik-antilaik diskura çekilmesin diye özen göstererek, sadece disiplin vurgusu yaptı. Bu önemli bir tespittir. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, iç cepheyi tahkim etmek ve karşı karşıya olduğumuz tehditlere karşı müteyakkız olmak hususundaki ikazlarına karşı mezuniyet töreninde gerçekleşen eylemin bir işaret fişeği olduğu bugün daha net karşımızda duruyor. Uzun süredir gündemimizde olmayan bir tartışma yeniden alevlendiriliyor. Ceberrut laiklik taleplerine yönelik Milli eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in yapmış olduğu çıkış, akabinde Cumhuriyet Halk Partililerin mazideki baskıcı uygulamalara yönelik inkar söylemleri, Özgür Özel'in "Atatürk'ü olmasaydı bu memlekette ezan okunamazdı" şeklindeki saçma sapan ve doksanlardan kalma çıkış...
Bu tartışmanın ve gerilimin hiçbir zaman sonlanmadığını ve sükun bulunmadığını elbette hepimiz biliyoruz. Velakin uzun süredir Laiki antilaik diskur üzerinden tartışıyor değiliz. Aynı kimseler, aynı saflarda, aynı öfke ve motivasyonla başka başlıklar üzerinden tartışıyor, biteviye çatışıyoruz. Peki bu uykuya geçtiğini düşündüğümüz Vezüv yine ne diye küllerini kusar, ısısıyla rahatsız eder oldu hepimizi
İki hususun altını çizelim: Evvela Türk milletinin askere karşı sevgisi ve alakası 15 Temmuz'da dahi değişmedi; askerimiz hala hepimizin gözbebeği. Merkezine askerin oturduğu bir tartışma ya akamete uğrar yahut istenenin aksi netice verir. Laik-antilaik gerilimi üzerinden asker ile orta sınıf vatandaşı karşı karşıya getirme çabası denenmiş ve başarısız olmuş bir çabadır. Hem artık Silahlı kuvvetler Çevik Birlerin, Erol Özkasnakların at oynattığı bir kurum olmanın çok ötesinde. Elbette iç dinamikleri göz önünde bulundurmakta ve mümkün mertebe hassas davranmakta fayda var.