Hayırlı işler

B.

Malumunuz, geçen hafta üniversite tercihleri yapılıyordu. Her yıl bu zamanlarda telefonumuz tanıdığımız-tanımadığımız dostlarımız yahut dostlarımızın dostları tarafından aranır, tercihle alakalı tavsiyelerimiz sorulur. Malatya'dan bir dostumuz aradı, kızı eşit ağırlıkta çok önemli bir puan almış, hukuk fakülteleri ile ilgili kanaatimi sormak istedi. Kendisini işin uzmanının ben olmadığımı, hukukçu dostlarımla istişare ettikten sonra kendisine kanaatimi bildirebileceğimi söyledim. Çok saygı duyduğum bir hukukçu dostumu aradım, yavrumuzun aldığı puanı ve hukuk fakülteleri ile ilgili ihtimalleri kendisine sordum. Sevgili dostum aynen şunları söyledi: "abi o çocuğa söyle, o kadar iyi bir puan aldıysa lütfen gitsin şu şu üniversitelerin işletme fakültesini yazsın. Hukukçuluğun ayağı düştüğü bir memlekette kendisine de puanına da yazık etmesin. Biz henüz üniversitede okurken hukuk fakültesinde okuduğumuzu bilen konu komşu heyecanlanır ' sayın Savcım hoş geldin' yollu şaka yaparlardı. Şimdi avukatım diye gezenler sosyal medya figüründen başka bir şey değil. Ne eski itibarı ne de eski havası var hukukçuluğun". Bendeniz üstüme düşen vazifeyi yerine getirip aldığım cevabı Malatya'daki ahbaplarıma ilettim.

Ak Parti Genel Sekreteri Eyüp Kadri İnan'ın dün attığı tweeti okumayanlara okumalarını tavsiye ederim. Cem Duman ismindeki bir avukat üzerinden ayyuka çıkan ve son dönemde giderek yaygınlaşan "Beştepe'de şöyle esaslı tanıdıklarım var, böyle muteberimdir" şeklindeki kepazeliğe en sert şekilde tepki gösterdi İnan. Daha önce de değinmiştik bu hadiseye; en çok tanıdığı oğlanın en güçlü ve haklı olduğunu zannettiği bir ülkede yaşıyoruz. Avukatların sermayesi hukuk bilgileri, birikimleri değil, sağa sola çaktıkları selamların dönüşü ile ilgili kamuoyuna yaydıkları imaj. Geçen hafta gündemi sallayan Rezan Epözdemir hadisesi de cem duman hadisesi de bu ve buna benzer denk geldiğimiz pek çok avukatlık kepazeliği de "insan ilişkilerim çok iyidir, her yerde abim-kardeşim vardır" sakilliğinden neş'et ediyor. Tanidigi olanların araçlarına çakar taktırdığı, ocakçıyı tanıyanın çayı demli içtiği, okulun müdürünü tanıyan çocuğuna ekstra imtiyazlar kopardığı bir ülkede yaşamak istemiyorsak eğer; bu avukatlardan da, yaygınlaşmasındaki en büyük pay sahibi avukatlar olan bu iğrenç kültürden de kurtulmamız gerekiyor. Bir başka hukukçu dostumun konu hakkındaki bir yorumunu aktararak bitireyim: " Hukuk camiası öyle çok da büyük bir camia değil. Herkes birbirini ya direkt yahut en fazla bir vesileyle dolaylı olarak tanır. Daha hukuk fakültesi birinci sınıfta Hindistan'dakinden daha sert bir kast sistemine dahil olacaklarına ikna edilir öğrenciler. Hak edilmiş kazançtan ziyade hak edilmemiş kazanç ile Semir ihtimalini de gayet doğal bir şey olarak karşılayan hukukçuların var olması, dahil olduğu kastın kendisine böyle bir hak verdiğine olan inanca sebebiyledir. Yoksa hiç kimse haramzade olarak başlamaz bu işlere; lakin süreç içinde herkes her şeye ikna olur. Mason locasına girmiş gibi ilginç çevrelere girersiniz ve bu çevre sizi Meşrebince şekillendirir. Neyi bilip neyi bilmediğinizin çok da önemi yoktur, önemli olan kimi tanıyıp kimi tanımadığınızdır." Biz faniler ne diyelim Hayırlı işler