Hasan Efendi, Tımar ve Milli Görüş

B.

Mahmud Efendi hazretlerinin vefatı akabinde İsmet Baba Dergahı postuna oturan Hasan Kılıç Efendi hazretleri terk-i alem-i fena eyledi. Menzillleri mübarek olsun. Mahmud Efendi gibi bir zattan sonra öyle bir makama gelmek çok zor, illa velası bitmeyen nicelerin sorgulayıcı nazarına karşı vazife görmek oldukça yıpratıcı olsa gerek. Benim aklım o kadarına çalışmaz; dağına göre kar veren, elbette o zevata da dayanabilme gücü vermektedir. Biz bilemeyiz. Velakin geçtiğimiz bir buçuk sene, tarikatın yatak odası bahisleri mesabesindeki mevzuların ortalık yerde konuşulduğu, hakaretin, ithamın bini bir para bir ortamda geçti. Ne yazık. Tasavvuf geleneğiyle ve tarikat müessesesiyle uzak yakın alakası olmayan sözler işittik. Maalesef maalkahır. Her neyse, bizi alakadar etmez, detayını kurcalamayalım. Üzüldüğümüz şey, mahrem mevzularını cümle cihanın duymuş, kötülerin sevinmiş, iyilerin hayret etmiş olmasıdır. Bir başka şey değil. Bu hengamede meşihat buyurdu nur yüzlü Efendi hazretleri. Meşgalesi ve muhatabı insan olan bir mesleğin en insani cilveleri. Derdi insaniyetten, devası insandan; arızaların hemen hepsi binlerce yıllık masallarda dinlediğimiz cinsten... Bir varmış bir yokmuş... Her masal gibi. Kavanoz dipli dünyanın talipleri ne de çok yoruldular.

Bivefa dünyanın kimseleri de bivefadır malum. Fuzuli hazretlerinin buyurduğu gibi

"Vefa her kimseden kim istedim ondan cefa gördüm

Kimi kim bîvefa dünyada gördüm bîvefa gördüm

Kime kim derdimi izhar kıldım isteyip derman

Özümden bin beter derd ü belaya mübtela gördüm

Mükedder hatırımdan kılmadı bir kimse gam def'in

Safadan dem uran hemdemleri ehl-i riya gördüm"