B.
Gurbetçi ifadesini sevmem; yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız ve soydaşlarımız demeyi tercih ederim. Özellikle Avrupa'da yaşayan ve kamuoyunda kendilerine gurbetçi denilen vatandaşlarımıza yönelik yükselen sinir bozucu bir karşıtlık göze çarpmakta. Nativizm deseniz değil, yabancı karşıtlığı deseniz değil, yurtseverlik deseniz hiç değil. Elbette politik sebepleri de olabilir bu yükselen karşıtlığın fakat politik sebeplerin dışında haset faktörünü de hesaba katmalıyız. Kapağı bir şekilde Avrupa'ya atmak isteyip de bunu yapamayan niceleri nesillerdir bu ülkelerin kahrını çekmiş olan vatandaşlarımıza haset ediyor. Ve saçma sapan sözler işitiyoruz bu minvalde "yıllardır ülkemizi orada ne biçim temsil etmişler" gibi boş, "bu ülkenin kaderine neden bu ülkede yaşamayanlar karar veriyor" gibi anlamsız itirazlar ve eleştiriler yükseliyor. 15 sene Avrupa'da bu yurttaşlarımızla yan yana yaşamış bir kimse olarak vatandaşlarımıza yönelik yapılan bütün eleştirilerin anlamsız olduğunu gayet iyi biliyorum. Kültürümüze, değerlerimize sahip çıkarak; gönüllerinde var olan Türkiye sevgisini kuşaktan kuşağa aktararak Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yaşayan vatandaşlarımız ülkemiz o kadar çok seviyor ki, Türkiye'de herhangi bir küsur görmek istemiyor. Bu sebeple "Türkiye, Avrupa'dan daha iyi" dedikçe bu vatandaşlarımız politik muhalifler dudaklarını kemiriyor. Bu öfkenin bir kısmı cehaletten kaynaklanıyor. Zannediyorlar ki Avrupa'da şen şakrak bir hayat var, refah toplumu insanlara üst düzey bir hayat yaşıyor ve "gurbetçiler" buna rağmen Avrupa'yı tu kaka ediyor. Oysa Avrupa'nın pek çok yerinde hayat artık çok zor. İkinci önemli sebep ise Avrupa'da yaşayan insanlarımızın Türkiye özlemini ve sevgisini bir türlü anlayamıyor oluşları. Maalesef Türkiye'de büyüyüp de içsel olarak bu memleketle bitmez tükenmez sorunu olan o kadar çok insan var ki, Avrupa'da yaşayan bir kimsenin Türkiye sevgisini anlayamıyor. Avrupa'da yaşayan insanımıza üyelik düşmanlıkların bir duyar sebebi de son yıllarda toplumda yaşanan büyük dönüşüm. Şehirlerden tatil beldelerine kadar her yer artık kalabalık, parası olan da olmayan da bir yerlerde bir şekilde bulunabiliyor. "Siz yokken biz vardık" gibi saçma sapan bir refleks gelişti ve insanlar yekdiğerinden rahatsız olmak için bir bahaneye ihtiyaç duymuyor artık. Birkaç yıl önce bir söz duymuştum "Bodrum'a 1 saat önce gelen yoldakilere 'ne geliyorsunuz kardeşim' diyor" demişti bir zat. Her yıl büyük bir vatan hasretiyle Türkiye'ye gelen yurttaşlarımıza da benzer bir refleksle düşmanlık ediyorlar. Yurtiçinden gelenlere, yerli plakalara takılabilecek bir isim, sıfat yok. Oysa yurtdışından gelen vatandaşlarımıza, yabancı plakalı araçlara hemencecik bir sıfat buluveriyorlar. Zaten adı üstünde: "Gurbetçi". Kimin ülkesinde kimi istemediklerini, kimden en tabi vatandaşlık haklarını esirgediklerini sorsanız hoşnutsuz ve hastalıklı bir ruh haliyle karşılaşırsınız. Vallahi kusura bakmayın, Avrupa'da doğup büyümüş, nesillerdir orada yaşayan vatandaşlarımız bu saçma sapan eleştirileri yapanlardan daha kültürlü, daha eğitimli, daha tanıyan insanlardır. Kimsesiz mazlumlarmış gibi günah keçisi yapmaya çalışmak ve hastalıklı ruh halini onlar üzerinden teskin etmeye çabalamak her şeyden önce haddini bilmezlik ve cehalettir. Aslında bir başka sebep daha var üzerinde konuşulması gereken, ancak zülf-ü yare dokunur. O bahse hiç girmeyelim.