Grotesk

B.

"Bu çağın kaderi..." diyor Max Weber. Kaderden kastının ne olduğu mühim değil, çağın kaderinden bahsediyor Weber; böyle bir şey olabileceğinden dem vuruyor. Bu çağın kaderi de sanırım grotesk olmak. Asla bir araya gelmemesi gereken şeylerin bir araya gelmesiyle, eşyanın asla ön plana çıkmaması gereken özelliklerinin ön plana çıkması; bir takım toplumsal rollerin şimdiye kadar hiç üstlenmediği yahut o imajı vermekten kaçındığı duruşlarıyla temayüz ettiği bir çağ.

Kısa süre öncesine kadar halk mızmızlanır siyasetçiler onları teselli ederdi. Hatta siyasilerin en önemli varlık sebebi Bir dönem bu teselli etmek hizmetiydi. Şimdilerde mızmız siyasileri halk teselli ediyor. Zulmüyle ma'rufların mazlum edası, bir dönem hararetle savundukları uygulamaları şimdi yüz kızartıcı olarak yaftalamaları hep bu grotesk kaderin neticesi. Uygulamadan ziyade sebeplerinden utanıyoruz ekseriyetle. Gerçi her devrimcilik bir miktar serkeşliktir ve serkeşçedir; lakin her serkeşliğin devrimcilik olarak adlandırılması bir yerde nizam namına konuşan herkesin karşı devrimci ilan edilmesine sebebiyet veriyor. Sizi ve bizi çok konuştuk bugüne kadar; konuşmadığımız tek bir şey kaldı siz biz hakkında. Onu da konuşmak işimize gelmedi. Bir parça merhametsizdi çünkü o mevzu. Maalesef yavaş yavaş konuşulur hale geldi o da. Düne kadar "sen de olacaksın ben de olacağım, ben hakim olacağım sen mahkum ve sen ben nasıl istiyorsam öyle bir adam olacaksın" diyenler şimdi bir başka dil geliştirdi " ben olacağım ve ben olacaksam sen olmayacaksın" der hale geldi.