Ekümeniklik mevzuu hakkında
B.
Fener Patrikhanesi'nin ekümeniklik iddiası, biz bildik bileli Türkiye Cumhuriyeti'nin tüylerini diken diken edegeldi. Elbette haksız ve septik kaygılarla ortaya konan bir tepki değildi bu. Aksine, cumhuriyetin kuruluşundan beri, İstanbul'un muhafazası hususunda kaygıları olan devletimiz, haklı bir çekinceyi ortaya koymaktadır. Başka vesilelerle dikkat çektiğim bir kitabı, bu hususta yeniden nazarlarınıza sunmak isterim. Ramazan Erhan Güllü hocanın, Ötüken Yayınları'ndan çıkan "İstanbul Türklüğü'nün Muhafazası" isimli eserini genç yaşlı hepimizin tetkik etmesi gerekmektedir. Devletimizin kaygıları, boş, anlamsız, takıntılı kaygılar değildir. Elbette "beka meselesi" denildiğinde bıyık altından gülenler açısından bu kaygılar boş kaygılardır. Gelgelelim devletler varlıklarını ekseriyetle, kendilerine tahammül edilmesi zor, buluttan nem kapan erkan-ı harp kılıklı kahramanlara borçludur.
Doğu kiliseleriyle Batı kilisesi arasındaki gerilim ekümeniklik iddiasına ayrı bir önem katmıştır. Ne vakit ki bu gerilim sümenaltı edilmek istenmiş, kiliseler kendi aralarında müzakere edebilir hale gelmiş, istisnalar hariç açık düşmanlıkları terk etmiştir; işte o vakit ekümenik sözcüğü bizler için de bir potansiyel tehdit haline gelmiştir.
Şimdi bu sözcüğe verilen reaksiyonları ve refleksleri anlamayanları, tekraren Ramazan Erhan Güllü hocanın kitabına havale ediyor ve birkaç hususu hatırlatmak istiyorum:
I. Ortodoks kiliseleri otokefal yapıda kiliselerdir ve bir devlet ile organik ilişkileri olmadıktan sonra hakiki bir hükmi şahsiyetleri yoktur. Bu anlamıyla Fener Rum Patrikhanesi'nden yeni bir Vatikan ortaya çıkarmak isteyenler, 1500 yıl önce ıskaladıkları bir fırsatı yeniden meydana getirmek istemektedir. Bu bakımdan Fener Rum Patrikhanesi ile ilgili kaygıların pek çoğu, haklı ancak abartılan kaygılardır.
II. Fener Patrikhanesi tarafından ortaya konulan tutumun asıl tehdit ettiği devlet an itibarıyla Türkiye değil Rusya'dır; zira Ukrayna Kilisesi'nin kuruluş süreci de bizlere göstermiştir ki, Fener, Amerikan güdümünde bir siyaset takip etmektedir ve bu siyaset Rusya'nın asırlık iddialarını sabote etmektedir.
III. İstanbul başta olmak üzere Türkiye ile ilgili beka kaygısı hissedenlerin alakalarını asıl teklif etmeleri gereken nokta, Patrikhane'den ziyade, kültürümüze ve kimliğimize yönelik içten gelen sabotajlardır. Türk müziği yerine İstanbul müziği, makam müziği denilmesinden tutunuz; şehirlerimizdeki alaturka kültürel hafıza öğelerini öteleyerek Bizans ve antik Grek öğelerinin ön plana çıkarılması çabalarına dek onlarca suikast tertip edilmiştir, edilmektedir.