Don Lastiği, Dondurma, Kına Kına

B.

Sevgili dostum İdris Kardaş, Diyarbakır'ın Ziya Gökalp muhittin de geçen çocukluğunu anlatmıştı bir keresinde. Babası Ekrem amca elektrikçi dükkanı işletiyor, abdestinde namazında nur yüzlü bir Kürt yiğidi... PKK biteviye kepenk kapatma eylemi ilan ediyor, Ekrem amca dükkanını açmaya devam ediyor, tehdit ediliyor, icbar ediliyor... Suriçi'nin güngörmüş esnafını canından bezdiren bir ortam varmış Diyarbakır'da. Miş'li geçmiş zamanla anlatıyorum, zira bizler bunları İstanbul'dan ancak çok uzak bir rivayetmiş gibi işitir ve gözlemlerdik. Yaşayan bilir.

Şimdi Kadıköy sokaklarında gezerken kepenk kapatmış kafeler, büfelere denk geliyoruz. Boykot elbette herkesin hakkı ve siyasal tercihine göre boykot edip etmeme konusunda hiçbir şey diyemeyiz insanlara. Fakat öyle bir baskı ve öyle bir sindirme şirretliği var ki bazılarında, kendisi bu konuda herhangi bir tutum ortaya koyamayacak olanlar dahi dükkanlarını açamamış bu muhitte. Bazıları elbette bile isteye, politik bir duruşla; buna da saygımız var. 2023 yılının Kasım'ında Kocaeli'nde, Starbucks'ta oturmuş kahve içen insanların kahvelerini alıp dökmüştü kendisine gösterici adını verenler. O zaman da beyan etmiştik, "en haklı davanızı haksız hale getirecek şeylerin başında vandallık gelir. Yapmayın, ayıptır her şeyden önce" diye. Şimdi de bakıyoruz ve adına boykot dedikleri ve asla gerçekten tam olarak gerçekleştiremecekleri bu şey çerçevesinde insanlara tedhiş uygulayanlara aynı şeyleri söylüyoruz. Bırakın kendilerine aksi bir şey söylemeyi, kendileriyle aynı şeyi söylemedi ve sükût etti diye insanları linç etmek gibi tahammül edilemez, görgüsüz, sonradan görmelerini icat ettiği bir tutum zuhur etti memlekette. Kepenk kapalı dükkanları görünce dehşete kapıldım. Kim bilir belki de içselleştirilmiş kent uzlaşısının bir meyvesi olarak, oralardan ithal bir akıl ile İstanbul'un orta yerinde böyle bir saçmalığa imza attılar.

Normal şartlar altında böyle bir gündemin hiçbir şekilde parçası olmamak için müspet yahut menfi herhangi bir reaksiyon ortaya koymam, yorum yapmam, o duruma göre bir tutum belirlemem. Fakat bu getto kültürü, bana 1400 yıl öncesinden, Mekke'nin Şib-i Ebi Talip mahallesinde yaşanan bir tecritten yana rüzgarlar estirince, en azından hiçbir şey yapmayarak o boykota zımnen destek olmamış olmak için alışveriş yaptım. İki paket dondurma aldım buzluğa, yazın nasıl olsa yenir. Bir alışveriş listesi yaptım; şu anda lazım değil gözükse de bir gün bir şekilde lazım olabilecek şeyler: üstüpü, naftalin, don lastiği, kına kına, soya sosu, vişne çekirdeği ayıklama zımbırtısı... sırf oranın şeairinin kokusu üzerime sinmesin diye alışveriş yaptım. Hicri yılbaşı gelip de Muharrem ayına vasıl olunca, ayın ilk günü, evde var-yok, lazımdır-değildir demeden un, tuz, şeker, yağ alırız. Haneye bereket duasıyla... adam evde bir dünya vardı bunları niye aldın da demez hiç kimse, zira o alışveriş ihtiyaçtan dolayı yapılmamıştır. Dursun bir kenarda, kullanılır. Don lastiği de kullanılır, fazladan conta da kullanılır. Lazım değildi, ihtiyacım olmadığı için satın aldım. Umulur ki, Şib-i Ebi Talip'ten bir hissemiz olsun.