Din kavramı ve İslamiyet

B.

Bir dini din kılan, genel prensipleri değil dindarlarıdır. Kendisine bağlı bir dindarlar topluluğuna sahip olmayan bir inanç, inanç sistemi olmanın ötesine geçemez. Ziraatin ancak tatbik ile din olur.

Şimdi kendisinden din diye bahsettiğiniz şeyleri durun ve bir düşünün. Bu din dediğiniz kurumlar, İslamiyet bir kenarda dursun, din olabilmenin çok ötesinde kurumlardır.

Her şeyden evvel bunların bir kısmı din olmanın dışına çıkmıştır; kültürel aidiyetleri dönüşmüş, dindarını kendi kodeksi içinde yaşatmayı amaçlamayan yarım yamalak bir motivasyon kaynağı olarak karşınızda durmaktadır. Kimi dünyanın ahvali ile ilgili en ufak yorumda bulunmaz (Asya dinleri gibi) kimi ise hiyerarşik yapılanması ile kendi kendisini bizzat maksat kılan kurumlar olarak karşımıza çıkar (Katolik Hıristiyanlığı gibi). Kimi ise dindarının gündelik hayatını tanzim edecek herhangi bir umde ortaya koymaz (pek çok Protestanlık fraksiyonu gibi) ve kimi de kendisinden olmayanlara kendisini teşkil etmek ve onların kurtuluşuna vesile olmayı amaçlamaz (Yahudilik gibi)...

Bütün bu eksikliklerden münezzeh, beşer eliyle kirletilse de özü itibarıyla insani zaaflardan müberra yegane din olarak karşımıza İslamiyet çıkar. Dünyanın ahval ile ilgili de söyleyecekleri vardır, kulun gündelik hayatı ile ilgili de; kurumsallaşmış hantal bir yapı değildir, hiyerarşik bir perdelemesi yoktur dindarı ile Allah arasında ve elden gelse bütün dünyayı kendi prensipleri ile kuşatacak kadar yayılmacıdır. Dünyanın ve insanların kurtuluşunu amaçladığı için kendisini dindarlarından azade olarak bütün dünyaya teşmil etmeyi amaçlar.

Şimdi bu dinin, dünyanın dört bir tarafında, benzer motivasyonlarla saldırıya uğrayışı; Hindistan'dan İsveç'e, Hollanda'dan Türkiye'ye birbiriyle hiç alakası olmayan kültürlerde ve coğrafyalarda dindarlarına, peygamberine, kutsal kitabına saldırılması hiçbir şekilde İslamiyet'in diğer dinlerden daha negatif özelliklere sahip olması sebebiyle değildir. Saldırılan şey dini din kılan hassalardır. Dolayısıyla diğer dinlere mütehammil, İslamiyet'e ise tahammülsüz olunmasından bahsetmek mümkün değildir. Bilakis tahammül edilemeyen şey bu asırda dine benzer yegane dinin, uzun süren aydınlanmacı parantez de yeterince iyi edilememiş olması sebebiyle, halen modernite öncesi potansiyelini muhafaza ediyor olmasıdır.