Canı kaymak isteyen

B.

Dikkatinizi çekmiştir, geçtiğimiz bir ay Türkiye kamuoyu yoğun biçimde belediyelerden, belediye başkanlarından, kayyumdan, belediyelerin akılalmaz israfından bahsetti durdu. Buna mukabil belediye denince akla gelen şeylerden bahsedildiğine şahit olanımız olmadı. Sahi, bizim belediye aldığımız değişti de haberimiz mi yok Belediye denince akla hangi kurum gelir, nelerden bahsedilir, belediyeden beklentiler nelerdir Bütün bunları durup düşündüğümüzde karşımızda ilginç bir tablo olduğunu görüyoruz. Evet hakikaten belediyelerin konuşulmaya hak eden bir tarafı var; buna mukabil konuşulması gereken mevzular diğer gündemlerin arasında gargaraya gelip gidiyor. Allah aşkına belediye başkanlığı koltuğunun bir sonraki ikbal kapısı için bir zıplama tahtası olarak görüldüğü yerde asıl konuşulması gereken şeylerin ihmal edildiği hepimizin malumu değil mi

Madem canı kaymak isteyen mandayı cebinde taşımakla yükümlü, o halde herkes bu suyun üstünde kendi çabalarıyla dursun, bir şekilde belediyelere tevdi edilmiş vazifeler imece usulü halledilsin. Beklenti bu mudur Eğer buysa vay halimize. Ben belediyelerin kötü çalıştıklarından, işleri doğru düzgün yapmadıklarından vs. bahsedecek değilim bu yazıda. Bir başka şeye dikkat çekmeye çalışıyorum. Evet, belediye hizmetleri son derece kötü yürüyor İstanbul ve Ankara'da, bunu bilmeyen yok. Şunu soruyorum ve sorgulamamız gerektiğine inanıyorum; madem hal böyledir ve öncelikli gündem maddemiz belediyelerdir, neden belediyelerin belediyecilikle ilgili vazifeleri hariç her şeyi konuşuyoruz da asıl sorgulamamız gerekeni sorgulamıyoruz Ve bu konuda yapılan her sorgulama neden siyasal yandaşlığın yahut karşıtlığın bir kısmı olarak yorumlanıyor Böyle olmak ve bu şekilde kalmak isteyenlere denilecek tek bir söz var. Madem mandıracının arızalarını görmezden geliyorsunuz ve ne sorguluyorsunuz ne de sorgulatıyorsunuz; fakat aynı zamanda kaymak da istiyorsunuz. Öyleyse mandanızı cebinizde taşıyın.