Büyük elli, küçük yüz

B.

Berlin Duvarı yıkıldı yıkılalı, ABD'nin başkanlık yarışı hep aynı manzaraya sahne oluyor. Dünyanın bir yerlerini kan gölüne çeviren emperyalizm, Emperyalizmin ahlaksız-ahlakçı baronu ABD, "bu giderse, yeni başkan daha insani bir ortama vesile olur" umuduyla dünyanın bedduasını nazar boncuğu gibi sinesine iliştiren Amerikan başkanları. Bu gidecek ve yerine daha az şeriri gelecek... Bütün umudu bu oldu dünya mazlumlarının. Bu sefer tablo bir parça daha karmaşıktı gerçi. Bir yanda acuzlerden bir aciz olan mevcut başkanı parmağında oynatan fesat kadın, diğer yanda bundan evvelki dengesiz deli başkan. Öyle bir dehre düştük ki, mazlumların denenmemiş firavundan yana ümitvar olmak gibi bir hayali dahi olamıyor. Büyük abdest mi küçük abdest mi siz seçin. Büyük elli, küçük yüz.

Hillary Clinton'un adaylık süreçleri yaşanana benzer bir süreç, Harris'in adaylığında da yaşandı. Trump iki kadına karşı zafer kazanırken de mutlak kaybedecek aday olarak lanse edildi. Bütün propaganda Trump'ın kaybetmesi üzerine inşa edilince, Amerikan müesses nizamından nefret eden dünyanın geri kalanı "hadi lan Trump" diye tempo tuttu. Anlayacağınız, küçük abdest Trump. Velakin ilk başkanlık dönemi de ortaya koydu ki, bu herif hiç de şerrinden emin olunacak, kendi halinde bir deli değildir. Şimdi bir şekilde, bir süredir Trump kazansın diye temenniler dile getirenlere bakıyorum, memnun olduklarını görüyorum. Kendileri farkında olmasalar da edecekleri beddualar dillerinin ucunda hazır bekliyor. Her neyse bu kadar çok iddialı figürün arasında ben de iddialı olmayayım. Fakat öngörüm bu. Bir atasözümüz var, onu hatırlatayım. Büyük abdest, küçük abdestle temizlenmez. Pisliğin üstüne su dökmek lazım. İlla bir şeyi tebcil edecek, temenni edecek, ümit edecekseniz temiz ve temizleyici olan suyu temenni edin. Bir sel gelsin ve bu ufuneti alsın, götürsün. Aksi halde bu muhit koktukça kokacak...