Asırlık bagaj

B.

Gürsel Tekin ismini biz CHP'ye mesafeli olanlar ilk defa Deniz Baykal zamanında Kemal Kılıçdaroğlu - Gürsel Tekin ekürisi olarak işitmiştik. Dinamik ve siyaset üreten bir kimseydi bu dönemde Sn. Tekin. Ne zaman ki Kemal Kılıçdaroğlu CHP'ye genel başkan oldu, ilginç bir biçimde Tekin, vitrinde geriye itilmeye başlandı.

CHP içinde açıkça ikrar edilemese de herkesin bildiği hakikat, Gürsel Tekin'in mezhep kotasını aşamadığı hakikatidir. Birinci derece akrabaları çarşaflı hanımlardan oluşan mütedeyyin bir çevreden gelen Gürsel Bey, Kılıçdaroğlu sonrası dönüşen CHP vitrini açısından taşınması zor, uzlaşmaya açık, toplumun her kesimi ile konuşabilen, buna rağmen gençliğinden itibaren CHP içinde siyaset yapmayı tercih etmiş bir kimseydi. Kılıçdaroğlu-Kaftancıoğlu hattı olarak adlandırabileceğimiz hat açısından pek de tercih edilebilecek bir kimse değildi Gürsel Bey. Elbette tavsiye edilmedi lakin bir vitrin figür olarak tahammül de edilmedi kendisine.

Gürsel Bey'in partiden istifası CHP'nin CHP'lileri tasfiye ettiği bir süreçte en çok ses getiren hadiselerden biri oldu. Ahu enin edenlerin iddiası ilginç; " yanaşmalar CHP'nin öz evlatlarını CHP'den tasfiye ediyor"!

Elbette içlerinde sosyal demokrasiye inanan, Türkiye'nin selametini bu politikalarda arayan iyi niyetli pek çok kimse vardır; aksini iddia edemem. Fakat CHP'lilik bu topraklarda taban tutmayı bir türlü başaramayan bir kimliktir. Kılıçdaroğlu sonrası özellikle vatan memleket kaygısı olanların dile getirdiği " ah nerede o Baykal'ın CHP'si" söylemini bu bakımdan hiçbir şekilde doğru bulmam. 28 Şubat'ın gönüllü sürdürücüsü ve ceberut laikliğin havarisi bir kitleyi özlemle yad etmiyorum, edenlere de hayret ediyorum. CHP, CHP'lileri tasfiye ederek CHP'den bir başka bünyeye dönüşmeye çalışadursun, asıl sıkıntının CHP'nin asırlık bagajlarında olduğunu keşfedememeleri sebebiyle Anadolu'da kök salacak bir siyasal harekete dönüşmesi mümkün değil.

Malum, 70'ler Türkiye siyasetini çok yıpratmıştı. Demirel-Ecevit gerilimi bir yanda, kanlı sokak olayları diğer yanda, ambargoların ve sağ sol geriliminin yıprattığı Türkiye siyaseti balans ayarını 12 Eylül askeri darbesiyle almıştı. Merhum Demirel, 12 Eylül sonrası yeniden dizayn edilen Türkiye siyasetine Adalet Partisi'nin bagajıyla girmek istemedi. Doğru Yol Partisi kuruldu ve Demokrat Parti'den müdevver siyasal çizgi üçüncü siyasal partisi ile Türkiye siyaset sahnesine çıktı. Buna mukabil SHP parantezi akabinde CHP yine CHP olarak yol yürümeye azmetti. Demirel, on küsur yıllık bagajı dahi taşımaya değer bulmazken, CHP zikzaklarla dolu yüz yıllık mazinin bagajını taşımak konusunda ısrarcı oldu. Asıl mesele tam olarak budur.