Arroganz, Ali Koç, Açık Radyo, Spor, Müzik...

B.

Elbette ben de merak ettim Aziz Yıldırım ile Ali Koç'un karşı karşıya gelince neler konuşacaklarını, nasıl bir enerjinin açığa çıkacağını ve programı seyrettim. Fenerbahçe gündemiyle çok ilgilendiğim için değil, spor programları izleyicisi olduğumdan hiç değil; merakımı en çok tahrik eden, Ali Koç'un Aziz Yıldırım karşısında nasıl bir resim ortaya koyacağıydı. Küçümsemeyiniz, sosyal ve siyasal olarak önemli bir gözlem imkanı sunar bu sahnenin ikonografisi.

Jimmy Jib kamera programın başında Ali Koç'un hemen yanından çekmeye başlayınca oturuşunu gördüm. Sağ dirseğinin üzerine yaslanarak, neredeyse yatar vaziyette, bacak bacak üstüne atış tarzı son derece mütehakkim... Rahmi Koç'tan aldığınız bir lord enerjisi vardır ya, yahut Ömer Koç'ta gördüğünüz, içe sinmiş nezaket ve beyefendilik... Sanırım futbolla çok meşgul olduğu için, Ali Koç söz konusu olunca arrogant bir tutum olarak çıkıyor karşınıza. Hitap ve ricaları da ilginç biçimde, bir Ortaçağ feodal senyörünü andırıyor. Bunun sosyo ekonomik, ailevi, eğitime bağlı sebepleri olduğunu zannetmiyorum; zira merhum Mustafa Koç da dahil olmak üzere aile fertlerinin hiçbirinde böyle bir tutuma denk gelmiş değiliz. Bu tercih edilmiş bir arroganz. Neden böyle bir duruşu tercih ediyor, bundan muradı nedir bilmiyorum Sayın Koç'un ancak sürekli bir hara gürele içinde, tribünden atlayan, saha ortasında boğaz sıkan bir figür var karşımızda. Gözlerinden ateş fışkırırken diğer yanda mütemadiyen tehditkar...

Aynı günün ikindin vakti mutfakta akşam yemeğimi hazırlamakla meşgulken Açık Radyo dinliyordum. "Dünyanın En Güzel Müzikleri" isimli bir program, Reha Uz isminde bir şahıs sunuyor. İsveçli soprano Hannah Holgersson'dan Wagner'in bir eserini anons etti. Fakat anons rahatsız edici derecede arrogant bir tondaydı: "Bu sopranonun bence sesi güzel değil, tek özelliği boyunun 188 cm olması..." şeklinde saçma sapan bir ifade kullandı. Nereden baksanız ayıp. Üç kere ayıp. Dinleyiciye ayıp, zira radyo programında sesinin güzel olmadığını, tek ayrıştırıcı yönünün boyu, yani görselliği olduğunu iddia ettiğiniz bir kimseyi çalıyorsunuz. Evet, radyo televizyonun resimsiz olanı ve Zeki Müren sizi göremiyor. Görsel bir platformda yapsanız bu yayını ayıp sayısı ikiye düşecek. Sanatçıya ayıp, zira indi mütalaalarınızla yargılanamayacak bir sahada icra-i sanat ediyor. Dinlemezsiniz olur biter, size mi düştü sesinin yargılaması. Üstelik müzisyen de değil beyefendi, anladığımız kadarıyla en önemli özelliği Ömer Madra ile ahbaplığı. Böylelikle program sahibi olmuş. Üçüncüsü ise, bir kadının boyu-posu-kilosu-saçı-başı vs. ala meleinnas konuşulmaz. Ayıptır. Boyundan size ne bize ne, Allah sahibine bağışlasın. Arrogant kere arrogant bir tutum sizin anlayacağınız.