Âhize ve Nakilenin Cami Hatırası

B.

Yusuf Tekin laiklik hakkında bir şeyler söyledi ve muvakkaten eski düzene döndük. Bir süredir kemalistlik yapmayı unutup PKK'nın yaverliğine soyunanlar; genizlerinden kendilerini mutlu eden nostaljik kokular getire getire kemalistcilik oynamaya girişti. Laik-Dindar, Atatürkçü-muhafazakar... Bilindik dikotomi. Bu vesileyle sizinkilerin vatanperverliği depreşti; pek ihtimal vermiyorum ya, PKK'ya hizmetlerinin vicdanlarında meydana getirdiği olası azabı dengelemeye giriştiler. Olmayan vicdan...

Gelelim müsamerelerinin kahpece kısmına. Nasıl olsa o kuşaktan kimse kalmadı, tarih aygıtları da elimizde diye, düne kadar reddedemedikleri şenaatlerini şimdi reddeder, sizi-bizi yalancı durumuna düşürür oldular. Camileri ahır yapmadık, kapılarına kilit vurmadık... Evet aklı başında her insanı öfkelendirecek bu kepazelik şimdi bunların alnındaki karadır. Düne kadar "yaptık ama bir sorun niye yaptık" diyenler bugün "yok öyle bir şey" diyor, üstelik Bakan Bey'i cehaletle itham ediyor. Yalancının encamına limon sıkılmadığı için böyle bunlar. Halbuki kahpeliğin bir mukabili olsa, yalancının encamına limon sıkılsa, eşcarının köküne kibrit suyu dökülse bunlar biraz toparlanabilir belki. Adam olmasına olmazlar, olamazlar ama bir parça tedbirli olurlar. Adam olamazlar, zira bunların tıynetinde saman olmadığı için ar damarları çatlak doğarlar. Şair Eşref'e rahmet olsun. Oysa cümlemiz biliriz, cümleniz bilirsiniz ki, hiçbir şey olmasa, yanlarından geçerken yedikleri haltların kokusu burnumuzu telvis eder. Utanmadan, yüzü kızarmadan çıkıp bir de "yok olmadı öyle bir şey" derken bile dişlerinin arasında yedikleri haltların kalıntılarını görüyoruz. Dut kurusu diye bizi kandırıyorlar.