Trump ve savaş
Batı, ekonomilerini Doğu'ya kaydırırken ,Batılı kibirden ve özgüvenden olacak, Doğu'nun Doğu olarak kalacağından kendisi için en fazla bir by pass işlevi göreceğinden emindi. Ama öyle olmadı. Başta Çin olmak üzere yarı merkez dünyâ Batı'nın her nev'i tekelini ele geçirdi. 2000-2020 arasında yaşandı herşey. Çin artık, hem ekonomik hem de teknolojik olarak, Avrupa ve Pasifik ekonomilerini katlamış, ABD'ye ise çok yaklaşmış bir dev. ABD'yi geçmesi için az bir zamân var.
Trump'ın ,bir zamanlar ABD'nin zenginliğini var eden süreçlerin ABD'ye karşı işleyen süreçlere dönüştüğü bir dünyânın hediyesidir. Utanıp sıkılmadan ABD'yi bir dünyâ patronu hâline getiren süreçleri lânetliyor. Yaşanan hâdise , herkesin ABD'ye borçlu olduğu dünyâda ABD'nin en büyük borçlu hâline gelmesi gibi akıl almaz bir mâhiyette. Trump Amerikan Rüyâsını var eden Avrupa ve Pasifik'deki dostlarını cezâlandırıyor. NATO'yu canlandıran ve düpedüz, açıkça savaşı başlatan Biden'a göre barışçı bir söylemle kazandı. Yanıltıcı olan da bu. Aralarındaki fark, Biden'ın savaş çıkarmadaki başarısızlığıydı. Trump, ABD'nin baş masrafçısı olduğu, gövdesiyle girdiği bir savaşa itiraz ediyordu. Onun istediği, küresel savaşlar için en müsâit vasatı doğuracak ,ekonomik bir çölleşmeyi başlatmak; ABD'yi de bu savaşların baş tedarikçisi hâline getirmek. Artık her zaman olduğundan daha fazla savaşacak bir dünyânın eşiğindeyiz. Ahlâkî endişeleri zayıflamış, ütopyası olmayan bu dünyâda savaş her zaman olduğundan daha kolay.